Barış Manço ' Bal Böceği (Nedense bu bölüm Cihangir ve Nisan'ın her sahnesinde bu şarkıyı dinledim)
(❤ )Mabel Matiz ' Gözlerine
Adamlar ' Yanmış İçinden
Canozan ' Toprak Yağmura
Azer Bülbül ' Bir Güzele Gönül Verdim!
Kendi hayatınızdan bir takım fedakarlıklar yapmanız gerektiğinde karşılığında ağır bedeller ödersiniz.
Tabii her bedel fazla ağır olacak diye bir şey yoktu. Küçük fedakarlıklar da vardı bu hayatta.
Oysa bana ne zaman acısı az olan bir şey düşmüştü ki?
Can çekişiyordum. Bir haftadır sadece can çekişiyordum. Kendi içimde ölüp ölüp diriliyordum da bedenim toprağın altına gömülmüyordu. Kimse üstüme toprak atmıyordu artık. Bundan sonra hiç kimsenin kolay kolay üstüme toprak atmayacağını biliyordum.
Yaşarken ölmek gerekiyormuş. Bir kez daha. Bir kez daha ve bir kez daha.
Daha ne kadar bu ızdırabı çekecektim?
Tırnaklarım sırtına saplandığında ağzımdan cılız bir inilti kaçmıştı. Sağ gözümden düşen yaşın acıdan mı, yoksa zevkten mi olduğu belirsizdi. Cihangir nefes nefese kendini üstümden yanıma bıraktı. Göğsüm hızla inip kalkarken birkaç saniye kendime gelme amaçlı tepemdeki cam tavana baktım. Sabah saatleriydi ve gün yeni aydığından tepede henüz güneş dahi yoktu. Çıplaklığımı umursamadan çıktım yataktan ve beklemeden hafif karanlık olan odadan çıkıp banyoya yöneldim.
Kendimi suyun altına bırakınca sıcak su tenimi eritmişti sanki. Eriyen sadece tenim değildi ama kalbimdi de. Duş kabinin kapısı açıldığında utansamda o tarafa bakmamıştım. Cihangir'in her iki eli belimde durdu. Tam arkamda dururken eğilip omzundan öptü tutkulu bir şekilde. "Kaçıyor musun hemen?" diye sordu kulağıma doğru. "Yeni başladığımızı düşünmüştüm halbuki."
Uzanıp elime şampuan kutusunu aldığımda kafamı çevirip ona kısa bir bakış atmıştım. "Beni çok yordun. Bir haftadır nefes almama bile izin vermiyorsun. Yeter değil mi sevgilim?"
Belimin her iki yanında bulunan parmakları etime gömüldü. Bedenimi kaldırır gibi beni kendine doğru çekince parmak uçlarımda yükselmiş, kalçam sertçe kasıklarına çarpmıştı. Onu net bir şekilde hissettim, gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Cihangir eğildi ve kafasını boynuma gömdü. "Ben de, sana doyumsuzluk adında bir hastalık varmış, seninle seviştikten sonra anladım," dedi muzip bir tavırla.
Gülümsedim fakat boynuma vuran sıcak solukları ve bedenime yaslı olan bedeni ile tekrardan uyarılmıştım. Genelde bu saatlerde seviştiğimizde sabahları yataktan çıkmaz, yorgunluktan öğlene kadar uyurdum fakat bugün uyku tutmamıştı. "Bence sen sadece fazla kuduruksun. Bu aralar nefes alsam üstüme dadanıyorsun."
"Sen yine fazla mı konuşmaya başladın?" dedi şakadan kızarcasına. Arkadan bedenime bir baskı yapınca öne doğru sarsılmış ve ellerim duvara yaslanmıştı.
Alnım soğuk duvara değdi. Nefeslerim sıklaştı. "Bu gidişle ya ben Ceren'in yanına kaçacağım, ya da en son seni bu evden kovacağım Cihangir." Sesim çok yorgun çıkıyordu.
"Elime düştün bir kere, seni bırakmam," dedi. Boynumu öptü. Yaptığı işkencelere daha fazla dayanamadım. Ona döndüm. Cihangir kolunu belime sardı. Beni kendine çekti, çıplak bedenim bedenine yaslandı, dudakları boynuma kapanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA PİYON
Ficção GeralGeçmişten yaralı bir kız birdenbire hayatında beliren yabancı ve belirsiz bir adamın ihtirasıyla karşılaşırsa ne olur? Peki ya geçmişte kaldı sandığımız insanlar tamamen geleceğimizi belirlediyse. O zaman ne olur? Geçmiş her şeyi altüst edip gelece...