kırmızı elbise

1.7K 63 33
                                    

Gözlerimi yeni güne açmak dahi istemiyordum. O kadar yorgun ve bitik haldeydim ki yeni evimin güzelliğine bile sevinememiştim. Her seferinde bir iki saatlik bile olsa yolculuklar beni oldukça yoruyordu. Bu yüzden uçaktan indiğim gibi en kısa sürede evime kavuşmayı düşlemiş ve düşüm gerçek olduğu anda da kafayı vurmuş yatmıştım. Cuma akşam girdiğim evi anca cumartesi öğlen vakti inceleme fırsatım olmuştu. Evim çok güzeldi ama be. Bir yokuşun başında birinci katta olan dairem miss gibiydi. Maranello'nun en güzel sokaklarından birinde yaşayacaktım ve evim 2+1 olmasına rağmen oldukça ferahtı.

Kafamı kaldırdığım yatağa geri koyduğumda kısa süreli olarak uyumuştum ama uyanmalı ve yeni hayatımın ilk gününe başlamalıydım.

Günlerden cumartesi ve benim boş buzdolabımı ve midemi doldurmam gerekiyor.

Bu arada babam evin bir yıllık kirasını önden vermişti. Aslında bir iki ayı verse bile olurdu ama hadi neyse kendini affettirme çabası bunlar. Her ne kadar ben onu çoktan affetsem bile yaptığı kıyaklara asla hayır demem.

Yataktan zor da olsa kalmış ve önceden bavulun en üstüne hazır bir şekilde koyduğum kıyafetlerimi çıkarmıştım. Ne olur ne olmaz diye bu taktiği her daim kullanırdım.

Üzerime beyaz bir bustiyer ve Ferrari çeketimi giymiştim. Altıma ise basit acık mavi tonlarında bi mom jean ile hazırdım. Küçük siyah çantama gerekli olan her şeyi tıktıktan sonra yeni semtimin sokaklarını tanıma zamanı gelmişti.

......

Vee pazartesi günü yani 3 aralık 2022. Hava düşündüğümden daha sıcak hatta alışverişe çıktığım gün baya baya yaz havası vardı. Bugünde o günlerden bir gün işte. Hava şu an 12 derece ve ben elbise giymek istiyorum.

Önceden hazırladığım ve kot tişört kombinimi son dakika değiştirme kararı aldım çünkü Ferrari'de zaten standart bir kıyafetim olacaktı. İlk gün için sivil gidecektim yalnızca.

Bu yüzden güzel görünmek ve harika bi ilk izlenim bırakmak istiyordum. Elime aldığım kırmızı elbiseme uzun uzun bakarken üşüme ihtimalim bedenimden geçen bi titreme ile kendini iyice belli etti. Bu yüzden elbisedem bir karış kadar uzun siyah hırkamı da çıkardım. İşte şimdi hazırdım.

Son dakika yetiştiğim otobüse binerken o kadar heyecanlıydım ki anlatamam. Ayaklarım titrerken hızlıca en arkadaki tekli koltuğa oturdum ve saçlarımı arkadan tutan ve gevşeyen kurdelemi sıkılaştırdım. Yaklaşık 20 dk sonra Ferrari fabrikasında olacaktım.

Otobüsten indikten sonra harika üzüm bağlarının eşliğinde yürürken bir an bile gülümsemem yüzümden eksilmiyordu. Ta ki bir homurtu sesi duyana kadar.

İlerideki ağaçların ardından bana bakan bir boğa vardı.

Siktir. Bir boğa mı vardı. Cümlenin absürtlüğüne bakar mısınız? Kardeşim senin İspanya'da olman gerekmiyor muydu ne işin var İtalya'da.

Beni henüz fark etmemişti bu yüzden hızlı ama dikkatlice hemen 300 metre önümde olan fabrikaya doğru ilerlemeye başladım.

Hayır bir de kabak gibi kırmızı elbise giymiştim. Koluma aldığım hırkamı üzerime giysem iyi olacaktı, en azından o siyahtı.

Ama bende şans nerede. Yok yani kendisi ile 25 yuldır bir türlü tanışmadık. Ahh ne mi oldu tam hırkamı giyerken boğa ile göz göze geldim. İşte şimdi bittim ben.

İstemsizce attığım çığlığın ardından kolumda ki hırka bir yana elimde ki çanta bir yana savrulurken fabrikaya doğru depar atmaya başladım.

Fabrika ile aramdaki mesafe boğa ile aramdaki mesafeden malesefki daha uzundu. Arkama attığım kısa bakışta üzerime doğru bütün öfkesi ile koşan hayvanı görmek kısa süreli bir kalp krizi geçirtti bana.

Olabilecek en hızlı şekilde kapıya ulaştığımda açılmayan kapı ile öleceğimi anladım. Bu boğa beni burada mahvedecekti, lime lime edip bir köşeye koyacaktı. Zorladığım kapı açılmayınca boğaya doğru dönüp kapıya iyice yapışarak ellerim ile kendimi korumaya aldım. Sanki çok işe yarayacakmış gibi.

Ama o an bir şey oldu. Bir mucize. Arkamdaki kapı açılıp biri tarafından içeriye çekildiğimde kendimi yerde buldum. Yerde ve birinin kucağında. Beni hızlıca içeri çektiği için ikimizde yere düşmüştük. Boğa tam da bu sırada kapıya güçlü bir boynuz darbesi ile vurdu. Ama ne hikmetse kapı sadece biraz çatladı.

Bedenim hâlâ boğaya karşı dönükken ve arkamdaki kişiye olabilecek en yakın şekilde yapışıkken kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya devam ediyordu.

Boğa'nın tekrardan koşarak kapıya boynuzlarını geçirdiği ikinci ana da şahit olmam bende ciddi travmalar bırakacaktı. Arkamda beni kurtaran ve kucağında olduğum kişiye dogru dönüp iyice sokuldum ve kafamı göğsüne gömdüm, ellerimi beline sıkıca sararken attığım çığlıklar ise lobiyi inletiyordu.

Duyduğum cam kırılma sesi ile şiddetlenen ağlamamı sırtımı sıvazlayan bir çift el durdurmaya çalışıyordu. Ama nafile bir kez ağlamaya başladım ben susturana helal olsun. Aradan geçen kısa sürenin ardından boğanın sesi kesilmişti. Bunun yerine onu sakinleştirmeye çalışan insanların sesi geliyordu.

Haa bir de "Hey, tamam geçti güvendesin artık." diyen bir erkeğin sesi. Kafamı gömdüğüm gögüsten kaldırmayı başarmıştım ve onu görmüştüm ilk kez. Aslında ilk kez değil defalarca yarışlarını izlemiş kendimce strateji yapmıştım o ve kırmızı araç için.

Ama ilk kez canlı ve bu kadar yakından görüyordum. İnanılmaz yakışıklı bir çardı. Olayın ciddiyetini tam kavrayamıyorum ama ben sanırım.

HADİ CANIMMMM BENİ KURTARAN KİŞİ FERRARİ PİLOTU CHARLES LECLERC Mİ?

.....

2. bölümmmm bitti. Bu kitabı tamamen canım sıkıldığı için yazmaya başladım aklımda çok güzel bir hikaye var ama boşlukları da çok fazla. Neyse buluruz yazacak bir şeyler. İnşşş beğenirsiniz. Veee wattpad türkiyede çok fazla f1 fici yok bu yüzden bu kitap iyi olacak iyi. Oy verip arkadaşlarınıza önermeyi unutmayınnnn. Öpüldünüzzzzz.


Ferrari Prensi / Charles LeclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin