jos verstappen

995 47 68
                                    

Podyum seromonisi sırasında pol'ü zafere çeviremediğimiz için biraz hüzünlü olsam dahi en azından podyuma çıktığımız için mutluydum.

Sonuçta bu benim Ferrari ile ilk podyumumdu ve sahnede şampanya ile kutlama yapan üç pilotu izlerken gözüm hep kırmızılı kişiyi takip ediyordu.

Bir de ikinci olduğu için içten içe öfkeli olan mavi tulumlu kişiyi.

Haa bir yandan da hemen iki yanımda olan Jos Verstappen bütün onaylamaz, memnuniyetsiz ve başarısız oldun bakışları ile Max'e şiddet uygulamaya devam ediyordu.

Bu adamı hiç sevmiyordum hem de hiç.

Daha fazla moralimi bozmamak için bizim ekip ve Redbull ekibi ile sahnenin altında kutlama yapmaya devam ettim. Onlar iki kat seviniyordu çünkü iki pilotlarıda ilk ikiyi almışlardı. Neyse en azından ilk üç yarışta ki sonuçlardan sonra ilaç gibi gelmişti bu üçüncülük.

Yukarıda şampanyadan sırılsıklam olmuş adamı görünce bira yerine kullanabileceğim mükemmel altarnetif olan şampanya ile ahlaksız düşünceler içine dalarken yanıma amcam geldi.

Bu sayede Jos Verstappen ile aramdaki kişi sayısı üçe çıkmıştı. Yönümü amcama dönüp gülümsediğim sırada gözlerim ona kaydığında bana dik bakışlarını yakalamam ile sinirlendim. Amcam da bunu fark etmiş olacak ki omzuma hafif vurarak "Nasılsın minik şeytan." diyerek göz kırptı ardından da hemen devam etti "sevmediğini bu kadar belli etme her yer kamera." diyerek uyarıda bulundu.

Haklı sayılırdı adamı gördükçe kusacakmış gibi bakıyordum. Dts ekibine daha fazla malzeme verme niyetinde de değildim ayrıca bu yüzden bütün dikkatimi amcama verdim.

Bana hâlâ minik şeytan diyor oluşu ise tatlı bir nostalji yarattı.

"Amca lütfen ama aştığımızı sanıyordum bu minik şeytanı." gülerek söylediklerim üzerine o da tebessüm ederek kolumu sıvazladı. Şimdi ona acayip sarılmak istiyordum ama kameralar önünde olmazdı.

"Hadi gel daha sakin bir yere gidelim." dedi.

Teklifini memnuniyet ile kabul ederek birlikte kalabalığın arasından çıkıp Redbull garajlarına doğru ilerledik.

Garajdan girip amcamın kullandığı ofise geldiğimde kapıyı kapatır kapatmaz ona sıkıca sarıldım.

"Özür dilerim amca kaç yarış oldu yanına gelmedim."

"Sorun değil Laura çok meşgul çalışıyorsun ve bende senin yanına gelmedim hem." dedi.

Babam gibi hiç bir zaman suçlayıcı biri olmamıştı. Babam ne kadar ters ve mükemmeliyetçiyse amcam da tam tersi destekleyici biriydi. İkisi birbirlerinin tam zıttı karakterlerdi anlayacağınız.

Ayrıca amca baba yarısı derler yaa çok haklılar en azından babamdan hiç bir zaman görmediğim takdir duygusunu amcamdan almıştım.

Ben çok küçükken sebebini hala bilmediğim bir nedenden dolayı küsmüşlerdi babamla ve o günden sonra babaannemin cenazesi dışında görüşmediler malesef.

Yine de ben annemin de çabaları ile bağımızı koparmamıştım ve her yaz onun yanındaydım. Sonuçta annem çinliydi ve biz çinliler akraba ilişkilerine ve saygıya çok önem verirdik.

Bu sayede her yaz amcamın ve kuzenlerimin yanında motor sporlarına olan ilgim başlamıştı. İlk kez 4 yaşında bir karting arabasın binmiştim.

Ama malesef ki kariyerimi bu yönde seçmem babam için tam bir fiyaskoydu. Ona göre beni bu yola iten amcamdı ve haklıydı da. Onun ile garajda motor tamir ediyorduk, başka bir meslek seçmem garip kaçardı.

Ferrari Prensi / Charles LeclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin