ikonik ferrari kırmızısı

1.4K 55 14
                                    

Bana uzatılan su şişesinde ki suyu dahi zar zor içtiğimde olayın şokunu atlatmaya çalışıyordum. Şu an kimin odasındaydık bilmiyorum ve yanımda iki kişi var sadece.

Charles'ın beni kurtarmasından sonra etrafımıza toplanan insanlar beni ve onu yerden kaldırmıştı.

Ardından gelen sorulara asla cevap verememiştim çünkü anlamıyordum dediklerini. Charles ise bu süreçte hep yanımda olmuş ve nereden bulduğunu bilmediğim bir peçete ile göz yaşlarımı silmişti. Peçeteye çıkan rimel ve fondöten lekelerini görünce bir tur da onlara ağlamıştım ama kimse anlamamıştı. Yüzümün halini çok merak ediyordum.

Ama suç da bendeydi salak gibi fabrikanın arka tarafından gelmişim. Yolu şaşırıp ilk sağdan döndüğüm için koru içinden gidilen ve sadece personelin kullandığı giriş tarafını kullanmışım. Kapının açılmama sebebi de buymuş sadece personellere özel olduğu için kart ile açılıyormuş dışarıdan. Bu karttan benim de olacak ama ilk gün olduğundan henüz sahip değildim.

Düşüncelerimden sıyrılıp elimdeki şişeyi önümdeki sehpaya bıraktım ve korku dolu bakışlarım ile etrafa izlemeye başladım. İçimde ki tedirginlik bir türlü geçmiyordu. Haa bir yandan da elbisemin yırtılan omuzunu çekiştiriyordum sürekli. Nasıl yırtıldığı hakkında hiç bir fikrim yoktu ama sürekli düşerek memelerimi ortaya seriyordu. En sonunda sertçe yukarıya çekerken içeriye Charles ve Vasseur girmişti.

Yerimden kalkmadan onlara baktığımda Charles ile göz göze geldik. Bu sırada yeniden düşen elbisem ile gözlerini oraya indirdiğinde utançla kapatmaya çalıştım.

Vasseur ile yanıma doğru gelirken bir yandan da çeketini çıkartıyordu. Ben ise o sırada önüme kadar gelip benim ile konuşmaya başlayan Vasseura bir şeyler demeye çalışıyordum.

"Evet şu an daha iyiyim teşekkürler" sözlerim üzerine kapı tekrardan açıldı ve içeriye elinde hırkam ve çantamı tutan bir personel girdi.

Sevinçle yerimden kalkıp kapıya doğru giderken kolu hava ve ceketi elinde olan Charles'ı geçip hırkamı aldım.

Üzerime geçirip arkama döndüğümde ise çeketini sandalyenin üzerine bırakırken görmüştüm onu. Bulunduğumuz oda oldukça sıcaktı normal şartlarda ben de çıkarırdım çeketimi ama şu an normal şartlarda değildim malesef.

Vasseur ile tanışmam ve olayı baştan sona anlatmam üzerine konu kapanmıştı. Kırılan kapı bugün içinde tamir edilecekti ve bana da personel kartından verilecekti. Muhteşem bir ilk gün ve muhteşem bir ilk izlenim gerçekten.

Aslında boğa'nın ilk saldırısı değildi bu ama son olacak gibi duruyordu. Yakınlarda bulunan ahırından kaçıp sürekli koruya geliyormuş ve Ferrari'nin ikonik kırmızısının boğayı buraya çektiğini düşünüyorlar.

Koskoca Ferrari buradan taşınamayacağı için ahır sahibi şehrin başka bir yerinde bulunan ahırındaki inekler ile boğaları değiş tokuş yapacaktı. Bence yapması da en mantıklı olan şey buydu çünkü otobüsten indikten sonra fabrikaya varan en kısa yol korudan geçiyor ve bu yolu kullanan bir sürü ikonik Ferrari üniformalı çalışan var.

Vasseur Charles ile fazla konuşmama müsade etmeden onu da alıp odadan çıktı. Eşyalarımı getiren personel de beni soyunma odasına getirdi ve elime verilen o muhteşem Ferrari üniforması ile keyfim biraz olsun yerine gelmişti.

Hırkamı çıkarıp ortada bulunan ve oturuladabilinen geniş taburnin üzerine bıraktım. Ardından da giyindim. Hepsinden ikişer çift olacak şekilde elbise tişört ve pantolondan oluşan üniformalarım çok güzeldi.

Tişört ve pantolonu giymeye karar vermiştim ve dışarıya çıkmıştım. Kalan eşyalarımı da bana özel olan dolabıma koymuştum. Dışarıya çıktığımda beni buraya getiren personeli gördünce şaşırdım ama kendisi beni çalışacağım ofise götüreceğini söyleyince hee tamam dedim kendi kendime.

Şimdi ise yeni masamın başında oturuyordum. Ofisi tek başıma kullanmayacaktım. Benim ile birlikte üç kişi daha vardı ama oldukça geniş bir mekan olduğu için iki tane masam bile olmuştu. Birisinde bilgisayarım ve diğer gerekli ofis malzemeleri diğerinde ise çizim yapabileceğim geniş bir masa ve çizim araçları vardı.

Ofiste kimse yoktu o yüzden sakince düşünmeye fırsatım olmuştu. Bir türlü aklımdan çıkaramıyordum, ya o kapı açılmasa ve o boğa beni yaralasa ne olurdu diye. Korkunç senaryolar zihnimin içinde dönerken kapının açılma sesi ile kafamı kaldırdım.

Gelen Charles'dı ve yanında kimse yoktu. Ona şimdi sağlam bir teşekkür edebilirdim işte.

Kısa sürede yanıma gelip çizim masama dayanarak kollarını çiçek yaptığında ayağa kalkmadan döner sandelyem ile ona döndüm. Aramızda iki bilemedin üç adım vardı. Aramızda oluşan ultra garip sessizliği teşekkür ederek bölmeye karar verdim.

"Teşekkür ederim." ellerimi bacaklarımın arasına koyup ona baktığımda gülümsemişti.

"Teşekkür etmene gerek yok Laura. Kim olsa aynı şeyi yapardı."

"Sanmıyorum. Eğer kapıyı tam zamanında kapatmasaydın sende yaralanabilirdin. Yaptığın şey cesaret istiyordu."

"Bu konuda haklısın ama unutma ki ben bir f1 pilotuyum, reflekslerim baya iyidir." sözleri ile hafice öne doğru eğildi. Ben ise kocaman gülümsemiştim. Evet o bir f1 pilotu ve üst düzey reflekslere sahip.

"Daha iyi misin?" sorusu üzerine gülümsemem silinmişti ama tekrardan kendimi gülümsemeye zorlayarak evet demiştim.

Sahte gülümsemem ve yalan cevabım üzerine Charles yaslandığı yerden doğrulup aramızdaki bir kaç adımıda kapatıp yanıma geldiğinde başımı kaldırıp aşağıdan ona baktım.

Hafifçe bana doğru eğilip sağ göz altımı işaret parmağı ile silerken "Seninle çalışmak için sabırsızlanıyorum Laura bence Ferrari için güzel şeyler başaracaksın." sözlerini sol göz altımıda sildiğinde bitirerek gitti. Bir anda doğruldu ve kapıdan çıkıp gitti. Hem bir saniye yaa neden göz altlarımı sildi ki o parmağı ile.

Aklıma düşen ihtimal ile masanın üzerine bıraktığım telefonumu alarak ön kamerayı açtım. Ama hayır gerçekten hayır rimelim akarak bütün göz altlarımı kapkara bıraktığını görünce ufak çaplı bir çığlık attım. Berbat görünüyordum.

Gerçekten harika ilk izlenimim muhteşem olmuştu.

Ferrari Prensi / Charles LeclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin