"Ben gidiyorum Max ve bu yaptığın hiç hoş değil haberin olsun."
Öfkeyle karışık duygular ile Max'e söylediklerimden sonra çıkmak için kapıya doğru gittim ama buna izin verecek gibi durmuyordu.
Öyle de oldu zaten benden önce davranıp önüme geçerek odanın kapısını kapattığında sakin kalmaya çalıştım.
"Max çekil önümden lütfen."
"Sadece konuşacağız."
"Neyi konuşacağız ya? Bu yaptığın mantıklı mı şu an da? Resmen kandırdın beni." ellerim ile başımı tutup tekrar içeriye geçtiğimde gerçekten öfkelenmiştim ve başımın ağrıdığını hissederken ellerim daha çok sıkıp sertçe çektim. Hayır amcam nasıl izin vermişti böyle bir şeye onu da anlayamıyordum.
Resmen amcamı kullanarak beni buraya çağırmıştı.
"Sana başka nasıl ulaşabilirdim ki sen söyle? Telefonlarımı açmıyorsun, padokta garajdan çıkmıyorsun, bugün sırf senin adını duydum diye bir çocuk ile ilgilendim ben. Sen onlara bekle dedin diye bende bekledim, o kadar işimin arasında belki seni görürüm de konuşuruz diye."
Karşılıklı birbirimize bakarken haklı olduğunu kabul ettim kendi kendime. Onu kendimden uzaklaştırmıştım ama bilmediği bir şey vardı bunu isteyerek yapmıştım.
"Belki de seninle konuşmak istemediğim için bana ulaşamadın Max bunu düşündün mü hiç? Ayrıca amcam sabah odada beklemiyordu değil mi? Onda da yalan söyledin?"
Kelimelerim sertti bunu biliyordum fakat yaptığı şey yenilir yutulur değildi.
"Seni yeniden kaybetmeyeceğim." dedi alaksız bir şekilde ve yanıma yaklaşıp devam etti "İstersen mahkeme kararı çıkart ve uzaklaştır beni kendinden. Bu kez olmayacak aynı hataları yapmayacağım."
O bana yaklaştıkça bende uzaklaştım, bunları eğer Charles ile tanışmadan önce söyleseydi bir dakika bile düşünmeden kollarına atlardım ama artık çok geçti.
"Ben Charles ile birlikteyim Max bunu kabullen artık biz diye bir şey olmayacak."
Max'in ifadesine bu kez kendisinden aşırı emin bir şekilde sırıtması eklenince duygularına yetişemediğimi fark ettim. Burada asla güvende hissetmiyorum şu an.
"Sence ilişkinizin temelleri sağlam mı?"
"Bu seni ilgilendirmez seninle sağlam oldu da ne oldu?"
Elleri ile yüzünü sertçe sıvazlayıp öfkeyle saçlarını çekiştirerek geriye atan Max daha da üzerime gelirken artık kaçacak yerim kalmamıştı. Yatak odası diye tahmin ettiğim odanın kapısını çarptığında Max'de tam karşımda duruyordu.
"Bakü yarışında odaya geldiğinde sence yarışı kazanmaktan mı bahsediyorduk biz?"
"Neyden bahsediyorsun Max?"
"İddiaya girdik Laura. Senin üzerine iddiya girdik."
Max'in söyledikleri kafamı allak bullak etmeye yetmişte artmıştı bile. Ne iddiasından bahsediyordu böyle.
Alık alık suratına bakarken sonunda konuşabildim ama söyleyebildiğim tek şey "Yalan söyleme Max."oldu.
"Ve biliyor musun iddiayı Charles istedi. Kazanan dünya şampiyonluğunu diğerine bir şekilde hediye edecekti."
"Sus yalan söyleme." ellerimi kullanabildiğim kadar kullanıp onu kendimden uzaklaştırmaya çalışsamda başarılı olamadım. Kollarımı sıkıca tutup beni kapıya tekrardan yaslayan Max bağırarak beni susturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ferrari Prensi / Charles Leclerc
FanfictionSeni sevmek Ferrari kadar güzeldi ama sen Ferrari motoruydun güzelim. Charles Leclerc Scuderia Ferrari F1 pilotuydu ve aerodinamik mühendisi Laura Thompson tarafından aşka düşürülmüştü. Bu sene o sene olacak mıydı ve Laura Charles'a hayalindeki şam...