7

556 89 20
                                    



Minho sabah gözünü açtığı gibi antreman yapmaya başlamıştı. Bu gece yine bir maçı vardı ama bu sefer hepsinden zor olucak gibi duruyordu çünkü dövüşeceği adam nerdeyse minho'nun üç katı falandı. Kendisinden iri olan adamdan korkmuyordu bunca yıllık boks hayatında da kendisinden iri adamlarla dövüştüğü olmuştu ve kazanmıştıda.

Ama yine de içinde küçük bir endişe vardı. Bu Minho için beklenmedik bir şeydi çünkü o maça çıkmadan önce endişelenmezdi. Çok sıkı antreman yaptığı için iyi hazırlanmış olurdu, kendinden emin bir şekilde maça gider ve kazanırdı. Şu an bu endişeli haline anlam veremiyordu o yüzden.

"Aptal minho aptal! Neden endişelisin kendini toparla sen bir numarasın sen en iyisisin. Kazanmak zorundasın."

Minho tek başına antreman yaptığı odada kendi kendine konuşuyordu. Boks eldivenleriyle önce önündeki kum torbasına tüm gücüyle birkaç kere vurmuş sonra eldivenleri hızlıca çıkarıp atmıştı bir kenara.

Böyle yapmasının sebebi kesinlikle ailesiydi. Minho'ya küçüklükten beri en iyisi olması söylenmişti sadece söylemek değil zorunlu tutulmuştu. Annesi ona hep "çalış minho!"
"Neden birinci olmadın? Yeterince iyi değilsin. Daha çok çalış." diye uyarılarda bulunurdu. Tabi minho da o zaman küçüktü o yüzden annesi ne diyorsa onu yapıyordu.

Babası annesine göre azıcık daha anlayışlıydı. Ama babasını da çok fazla göremiyordu hep işi nedeniyle yurt dışına çıkıyordu. Minho da annesiyle tek kalıyordu.

Yani şu an böyle takıntı yapıp kafaya takmasının sebebi annesiydi. Minho küçükken hep dışarıda oynamak istemişti ama annesi ona dışarıdaki çocuklar tembel, sen evde oturup ders çalışmalısın derdi hep. O anlayamazdı neden dışarıdaki çocuklar tembeldi? Neden ders çalışmayan kişilere tembel ve aptal diyorlardı? Ders zekanı ve tembelliğini ölçen bir şey mi? Minhoya göre değildi. Ders çalışmayan birisine öyle denmesi çok saçmaydı onun için.

Biraz mola vericekti dinlenmeye ihtiyacı vardı. Oturduğu yere uzandı ve gözlerini kapattı. Şu an kendini hafiflemiş ve rahatlamış hissediyordu böyle yapmak ona iyi gelmişti. Bir süre daha uzandığı yerde dinlenince kalkmış ve tekrardan antreman yapmaya başlamıştı.

Aralıksız iki saat daha antrenman yaptığında Mark onu görmüş ve dinlenmesi için zorlamıştı. Köşeye geçip oturucakken yere dökülen suyu görmemiş ve üstüne basıp kaymıştı boksör. Daha ne olduğunu anlamadan dizinin üstüne düşünce hissettiği acı ile bağırmıştı.

"Ah! Dizim!"

Mark burda olmadığı için duymamıştı minho'nun bağırışını. Minho hala şiddetli bir şekilde sızlayan dizini tutmuş ve sızlamanın geçmesini beklemişti ama geçmemişti. Yerden kalkmaya çalışınca bacağını oynattığı için daha çok sızlayan dizi ile küfür etmiş ve acımasına rağmen kalkmıştı.

"Hay sikeyim! Tam bugüne mi denk geldi!"

Söylene söylene kalktığında yavaş adımlarla kum torbasının oraya gitmiş ve antremana devam etmişti. Sol bacağının üstüne bastıkça acısı artıyordu ama yapıcak bir şeyi yoktu, akşam çıkması gereken bir maç vardı ve acıyan dizi için çıkmamazlık yapmayacaktı.

***

Maçın başlamasına yarım saat kalmıştı. Yavaştan çıkmak için hazırlanıyordu iki boksörde. Minho sabah kendini endişeli hissediyordu ama şimdi sabah düştüğü için acıyan dizinin geçmemiş olması onu daha da endişelendiyordu. Neden böyle olduğunu anlayamamıştı. Sadece dizinin üstüne düşmüştü en fazla ne olmuş olabilirdi ki?

pugile /minsungWhere stories live. Discover now