Kapıyı açıp içeri girdikten sonra poşetlerin hepsini mutfağa taşıdı. Tek tek buzdolabına yerleştirdi çoğu şeyi ve geri kalanları da yerlerine koydu. Aldığı malzemelerin kaldırılmasını bitirdikten sonra evi toparladı; çöpleri ortadan kaldırdı ve pencereyi açtı evin havalanması için. İçeriye giren temiz hava ile rahatlamış ve ferahlamış hissediyordu. Bedenini koltuğa bırakmadan önce Taehyung'u kontrol etmek için kardeşinin odasına gittiğinde ses çıkarmadan kapıyı açtı ve içeriye baktı. Derin bir uykuya dalmış olan Taehyung'u görünce sessizce kapıyı tekrardan kapayıp salona geçti. Her şeyin sorunsuz olduğunu hissettiğinde de koltuğa bıraktı kendisini. Başı yukarıda tavana bakıyordu. Düşünüyordu. Eski, güzel ve sorunsuz o günlerini...
◇♧◇♧◇♧◇♧◇♧◇♧◇♧◇♧◇♧◇♧◇♧
Seokjin, Taehyung'un uyuduğunu gördükten sonra içi rahatlatmıştı. Bomboş salonda, başı geriye doğru bırakılmış, tüm bedeni gelişen olayların ardından kendisini tamamen salmıştı. Derin birkaç nefes alıp verdikten sonra zihni rahatlamıştı. Belli bir süre o şekilde kaldı. Nefes sesleri dışında hiçbir ses yoktu. Sanki bir sonsuzluğun içerisine hapsolmuş gibiydi ama huzur veren bi sonsuzluk. Geçen dakikalar ile o gevşemiş bedenini kaldırdı sonsuzluktan. Mutfağa yöneldi ve ellerini yıkayıp kuruladı. Sonrasında buzdolabına doğru gidip birkaç malzeme alıp yemek yapmaya başladı. Hızlıca teker teker yemekleri ocağa koydu. Pişenleri ocaktan alıp kenara koydu; tabakları çıkardı; her şeyi itina ile hazırladıktan sonra masaya yöneldi. Temizleyip gerekenleri koyduktan sonra yemekleri de aldı. Eksik olan bir şey kaldı mı diye göz gezdirdi som bir kez. Olmadığına kanaat getirdikten sonra da Taehyung'u uyandırmak için onun odasına gitti. Kapıyı açtı ve kardeşinin yatağına yönelip uyandırmaya çalıştı.
"Tae, Tae... Uyan hadi. Yemek hazır. "
Taehyung birkaç saniyeden sonra gözlerini açıp Seokjin'e baktı ve "Hyung, yemek mi? " dedi. Seokjin de onaylamak için başıyla cevap verdi. Taehyung evde olmanın rahatlığı ile biraz daha iyi hissediyordu. Bunun sayesinde kendi kendine kalktı ve banyoya girdi. Seokjin ise salona geri dönüp yerine geçip oturdu; beş dakikanın ardından da Taehyung da geldi ve o da kendisine bir sandalye çekip oturdu. Yemeğe başlamışlardı ama ses yoktu yemek masasında. İkisi de sessizce yemeklerini yerken Seokjin arada sırada Taehyung'a bakıyor ama tek bir kelam etmiyordu. Taehyung ise sessizce yemeğini yiyordu; başını öne doğru eğmişti ve kendisine bakan abisini bile görmüyordu. Yemek faslı sakince ilerliyordu ve en ufak bir konuşma bile başlatabileceğini sanmıyordu Seokjin. Bu yüzden hiçbir şey sormadan veya bir şey hakkında konuşmadan şuan nasıl devam ediyorsa o şekilde devam ettirmeye karar verdi. Taehyung ise nedense abisinden gelecek bir konuşma veyahut bir soru hakkında endişeleniyordu. Gereksiz bir endişeydi ama içindeki o hissiyat ona sadece negatif duygular gönderiyordu. Bundan dolayı bekledi; bekledi; bekledikçe daha da fazla endişeyle kaygı hakim olmuştu ruhuna. Yemeğin sonralarına yaklaştığı zaman ise ikili, Taehyung hem ruhunu hem de bedenini esir alan bu olumsuz duygulardan yavaşça kurtuluyordu. Ruhun bir hafiflik geliyor; bedenini çevreleyen zincirler tek tek kırılıp un ufak oluyor, kum tanelerine dönüşüyordu adeta. Yemeğin bitiminde ise tabaklarını aldığında ise Seokjin '' Gerek yok ben hallederim, sen salona geçebilirsin ya da odana. Burayı merak etme. '' demişti. Taehyung ise abisini başıyla onayladıktan sonra tabakları masaya bırakıp odasına gitti. Seokjin de kardeşi oradan ayrıldığı andan itibaren bedenini bırakmıştı sandelyeye. O andan sonra yemek yemeyi bırakıp etrafı toparlamaya koyulup işe başladı. Her şeyi halledip sadece dinlenmek istiyordu geçen yorucu günün ardından. Bu yüzden elinden geldiğince hızlı olmaya çalıştı. Kirli tabakları bir kenara bırakıp kalan yemekleri dolaba koydu ve ortalığı da bir toparladıktan sonra ellerini yıkayıp sildi; mutfaktan çıkıp salona geçti. Yorgun düşmüş bedenini tekli koltuğa bıraktı. Televizyonu bile açmamıştı Seokjin. O şekilde bıraktı ve önca gürültüden uzaklaşmak istedi. Başı geriye düşmüştü ve uyumak istiyordu. Gözlerini bir anlığına kapattı. Uykuluydu ama uyuyacak durumda olmadığını düşündü. Bekledi o şekilde. Zihni karanlık perdesine illüzyonlar getirirken sadece beklemeyi tercih etmişti. Sanki tüm duygular harmanlanıp yeni bir duyguyu dünyaya getirmiş ve bu yeni doğan da zihninde ete kemiğe bürünmüş gibiydi Seokjin için. Geçen süreyle bu durum kendisini rahatsız etmeye başlamışken bedeni buna tepki gösterdi. Gözlerini açıp tavana baktı ve telefonu ile meşgul olmaya karar verdi. Telefonunu çıkarıp bir süre baktı fakat bu meşguliyet bile onu bu duygu karmaşasından kurtarmıyordu. En sonunda ise kardeşini kontrol etmek için odasına gitmeye karar verdi. Sonrasında ise duş almaya... Yerinden kalkıp Taehyung'un odasına gitti ve odanın kapısını biraz aralayıp içeriye bi baktı. Taehyung çoktan uyumuş gibi gözüküyordu. Seokjin de gönül rahatlığıyla odadan ayrılıp banyoya gitti. Hemencecik bir duş alıp uyumak istiyordu sadece. Bundan dolayı elini çabuk tuttu. Duştan sonra giyinip boşta olan odaya gitti. Yatağa uzanip rahatlamış bedenini uykuya teslim etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LIL ♡ TaeKook
FanfictionJungkook hiçbir omeganın istemeyeceği bir alfaydı. Bu yüzden kendisini tüm kurtlardan uzak tutmuş; ormanın derinliklerinde bir ev inşa etmiş; tüm kurtlardan uzak yaşamayı seçmişti. Tâ ki bir omega o ormana girene kadar... Sürüsünden atılan ve orada...