Merhaba öncelikle. Nasılsınız? Sizleri çok sevdiğimi söyler ve keyifli okumalar dilerim.
💙
"Her şey üç yıl önce başlamıştı. Güzel bir bahar günüydü. Sabah çok güzel başlamıştı. "
Jungkook o an durdu ve eski günleri hatırlaması ile gözleri doldu. Gözleri dolu halde olup hâlâ duran gözyaşları ile anlatmaya devam etmişti.
"O sabah yatağımdan hiç bu kadar iyi kalkmamıştım. Annem ve babam kahvaltı için çoktan uyanmışlardı; annem de yukarıdaki odama gelip beni uyandırmıştı ama bilemezdim ki bu onunla geçirdiğim son gündü. Gözlerimde uykunun verdiği o tatlı mayışmışlık hissi hâlâ aklımda. Sonrasında, annem çıktıktan sonra, üzerimi değiştirdim. Banyoya gidip elimi yüzümü falan yıkayıp çıktım. Sonrasında kahvaltı için aşağıya indiğim zaman hayatımdaki o iki insanın o tatlı konuşmalarını hâlâ unutamıyorum. Sanki ben değil de asıl genç olan onlardı. Öyle enerjik insanlardı ki, bazen inanamazdım. Onlar mı genç yoksa ben mi? İşte bunu bilemezdim. "
Taehyung hikâyeyi dinlemeye başladığı o andan beri biliyordu. Kötü bir sondu. Jungkook ağlayacaktı belki de. O yüzden parmakları Jungkook'un dudaklarını buluverdi ve "Jungkook... Eğer bu konu senin üzülmene neden olacaksa... Anlatma. Senin üzülmene dayanamam. " dedi. Jungkook dudaklarına temas eden parmakları dudaklarından çekti istemeye istemeye.
"Taehyung... Evet, bu hikâye beni üzecek. Bunu ben de biliyorum. Ama eşim dediğim bu insandan sadece geleceğimi bilmesini isteyemem. Beni tanımanı istiyorum. Seni tanımak istiyorum. Bizi tanımak istiyorum. Artık yalnız değilim. Biliyorum. Ağlasam bile artık bana sarılacak, gözyaşlarımı silecek, acılarımı dindirecek birisi var. Lütfen izin ver. Kendimi anlatmama izin ver. Yalnız kaldığımda, hatırladığımda bana acı veren anılarımı izin ver seninle dolsun. Artık daha fazla canım yanmasın. "
Taehyung duydukları ile çoktan gözyaşlarını bırakmıştı. Hafifçe eğdiği başıyla beraber gizlemek istemişti onları. Ama Jungkook... Çoktan görmüştü. Parmakları Taehyung'un çenesine geldi ve yavaşça kendisine çevirdi.
"Ağlama lütfen. Senin gözyaşlarına dayanamam ben. Onlar benim zayıflağım ve beni dünyaya karşı savaşma nedenim. "
Taehyung akan gözyaşlarına rağmen hafifçe gülümsedi. Jungkook ise onun elini tuttu ve parmakları kendi dudaklarına getirdi. Kendisinin gülümsemesini de gösterdi. Ve anlatmaya devam etti.
"O gün evimize birtakım adamlar geldi. Kapıya o kadar sert vurmuşlardı ki... Hepimiz korkmuştuk. Babam birden beni kolumdan kavradı ve bana 'Çabuk kaç!! Jungkook! Kaç!! ' dedi. Neler olduğunu anlayamamıştım. Ağlamaya ise... Çoktan başlamıştım. Annem de aynısını söylüyordu. O an neden öyle bir şey yapmam gerekiyordu gerçekten bilmiyordum. Ama kaçamadım. Kapı kırıldı ve içeriye girdiler. Annemi ve babamı yakaladılar. O zamanlar alfa olduğum zamanlardı. Daha birkaç ay önce on sekiz yaşına girmiştim. Bizi yakaladılar. İçeriye yaşlı bir adam girdi. O an korkuyu en derinlerimde hissetmiştim. Babama baktı. Ve ona ilk olarak şunu söylemişti.
'Merhaba oğlum. '
Bu lafı duyduktan sonra... Nasıl hissedeceğimi bilemedim. Sonrasında bir adam daha geldi. O yaşlı adama baktı. Ve babama son cümlesini söyledi.
'Yaptıklarının cezasını çekeceksin. Benim iznim olmadan tüm bunları yapmanın cezasını. Bakalım bıraktığım hediye beğenilecek mi? "
Bunları demişti. Her şeyi kelimesi kelimesine hatırlıyorum hâlâ. Ve... O yaşlı adam, diğerine onay işareti verdi. Annem ve babam... Onlar öldü. Bana baktı. Daha yeni yetişkin olmuş kurta... "
Taehyung, Jungkook'un kucağında tüm bunları dinlerken sessizce dinliyordu. Saçları eşi tarafından okşanıyordu. Ve o an sadece içinden 'Çok üzgünüm. ' demişti. Jungkook ise transa geçmiş gibi hâlâ anlatmaya devam ediyordu.
'Beni de öldüreceğini sanmıştım. Ama birden içeriye başkaları daha geldi. Onun adamları sanmıştım. Ama birden ortalık kan gölüne dönmeye başladı. O adamlar tüm güçleri ile diğerlerini öldürdü. Ben ise yaşadığım şokun etkisi ile öylece yerimde dururken birisi elindeki bıçak ile bana doğru hızlıca geldi. Sadece ölmek istedim işte o an. Her şeyimi kaybetmiştim. Annem, babam, hayatım, mutluluğum... Hepsi kana bulanmıştı. Bekledim ben de. Ölmeyi... Ama birisi birden önüme geçti ve... O... O yaralandı. Ama birden dişlerini çıkardığını ve o adamın boynuna geçirdiğini gördüm. Yüzüme sıçrayan kanla ne olduğunu anlayamadım. Beni kurtaran adam en sonunda onu öldürdüğünde bana döndü ve 'Özür dilerim Jungkook. Yetişemedim. ' dedi. Bayıldı. Onun düştüğü o an ise kendime gelmiştim. Ağlamaya başladım. Uyanması için bağırdım. Ama adamları bizi ayırdı. O giderken ben de elimi uzattım. Ama nafileydi. Gitmişti. Birkaç kişi beni tutarken içlerinden birisi geldi. Eliyle çenemi kavradı. Gözlerimin içine baktı. Kıpkırmızı gözleri vardı. Kan kırmızısı gözler...
'Eğer bir şey sorulursa bütün suçu üzerine alacaksın. Anladın mı beni? Jungkook!! Sana diyorum!! Anladın mı? Onları sen öldürdün!! '
Gözlerimin içine bakarak bu sözleri söyledikten sonra ondan hissettiğim o güçlü feromon ile itaat ettim. Kabul ettim. Ondan sonra beni sürüden attılar. Ne annemi, babamı görebildim ne de benim canım için kendisini feda eden adamı... Bu sefer gerçekten ölmüş gibiydim. Buraya getirdiler beni. Ondan sonra ise kimse girmedi buraya. Tek kurt olarak yaşadım. Yasaklı ormandı burası. Jeon Jungkook'un ormanı olmuştu artık. "
Jungkook, bitirdikten sonra Taehyung'a baktı. Ağladığını gördü. Daha çok sarıp sarmaladı. Birkaç saat öyle kaldılar. Jungkook ağladı. Taehyung onu sarıp sarmaladı. Birlikte ağladılar, beraber yaralarını sardılar. Ama Jungkook bilmiyordu. Onun hikâyesi hiçbir zaman böyle değildi. Daha fazlası vardı. Ve zamanı gelince ikisi de bu acıyı tadacaklardı.
♡
Merhaba. Önce halinizi hatırınızı sorayım. Nasılsınız? Ben şimdilik iyiyim. Bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdir. Evet. Gidişat ile alakalı aklımda bir şey var ama bir süre sonrasını sevmeyeceksiniz gibi geliyor. Neyse... Ben mutlu sonların insanıyım sonuçta.
Hepinizi seviyorum ve öpüyorum 😘😘
Kendinize iyi bakın 😊😊
Haydin sağlıcakla kalın 👋👋👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LIL ♡ TaeKook
FanfictionJungkook hiçbir omeganın istemeyeceği bir alfaydı. Bu yüzden kendisini tüm kurtlardan uzak tutmuş; ormanın derinliklerinde bir ev inşa etmiş; tüm kurtlardan uzak yaşamayı seçmişti. Tâ ki bir omega o ormana girene kadar... Sürüsünden atılan ve orada...