2 - "özür kurabiyeleri"

173 29 47
                                    



୨୧

"Bebeğim, işlemde yanlış yapmışsın işte." Seunghan sakince Sohee'nin hata yaptığı yeri ona gösterirken Eunseok ise önündeki kahve bardağı ile oynuyordu. Kötü bir şey yapmamış olsa da kendini garip hissediyor, Wonbin'den özür dilemesi gerektiğini düşünüyordu.

"Sizce özür dilemeli miyim?" Dedi kaşları çatık bir şekilde arkadaşlarına dönerken. Bu konuyu açması ile Sohee de düzelttiği işlemi bırakmış, kitabını kapatmıştı.

"Sen özür dilenecek bir şey yapmamışsın ki, neden özür dileyesin?" Arkasına yaslandı kollarını çaprazlayarak.

Seunghan da kolunu onun omzuna attı ve sevgilisini göğsüne çekti. "Edebiyatçı bu, biz anlamayız. Muhtemelen büyük bir aşkın önüne engeller koyduğunu falan sanıyordur." Kaşlarını kaldırarak yalancı bir merak ifadesi yerleştirdi yüzüne.

"Yeterince edebi bir yorum oldu mu?"

"Dalga geçme ya." Koluna hafifçe vuran Sohee'ye baktı ve saçlarını karıştırdı omzundaki eli ile. "O bizimle dalga geçiyordu ama."

"Hiç havamda değilim Hani." Alt dudağını ıslattı dili ile. "Ya aralarını bozduysam cidden? İçim rahat etmez."

Sağında oturan Shotaro anlayışla uzandı ve arkadaşının elini tuttu. "Eunseok, anlattığın şeyler yaşanmışsa araları bozuktur zaten. Sen iyi niyetli herkesin yapacağı bir şeyi yaptın ancak rahat değilsen git konuş, Wonbin de anlayışla karşılayacaktır bunu."

Emin olmasa da yarım yamalak başını salladı ve bir süre sonra arkadaşlarının derse girmesini izledi.

Wonbin'e nasıl ulaşabileceğini düşündü bir süre. Bölümünü bilmiyordu bu yüzden hangi fakülteye gitmesi gerektiği bilgisi de yoktu elinde. Çantasından kitabını ve kalemini çıkardı düşüncelerini dağıtmak için. Ders saati gelene kadar projesi üzerinde çalışabilirdi.

Öyle de yaptı, bir saat geçtiğinde okuduğu bölümlerin özetlerini çıkarmış ve bazı kelimeleri incelemişti. Dersine az kaldığı için toparlandı ve fakültesine gitmek için ayaklandı.

Kulaklıklarını takıp kendini dış dünyadan soyutladığında bir yandan da güneşe küfürler ediyordu içinden. Hep kış olsaydı olmaz mıydı cidden?

Fakültenin önüne geldiğinde ağır, cam kapıyı ittirdi ve binanın soğukluğunun vücudunu rahatlatmasına izin verdi. Birkaç saniye nefeslendikten sonra omzunda hissettiği dokunuş ile arkasını döndü.

"Wonbin?"

Kendisinden kısa olan çocuk yorulduğunu belirtircesine nefesini düzenlemeye çalıştı önce. "Bu ne hal?"

"Seslendim ama duymadın," Hâlâ hızlı hızlı nefes alıyordu. "ben de seni yakalamak için koştum ancak fazla hızlı yürüyormuşsun."

"Özür dilerim." Tebessüm etti ve yeni çıkardığı kulaklığını gösterdi. "Kulaklığım takılıydı, hiçbir şey duymadım."

Önemli olmadığını gösterircesine ellerini salladı Wonbin. "Müsait misin? Derse mi gidiyordun?"

Telefonunu açıp saatine baktı Eunseok. Dersine yaklaşık on, on beş dakika vardı. "Biraz daha zamanım var."

"Konuşabilir miyiz o zaman?"

Vücudundaki gerginliği hissetti duyduğu soru ile ancak belli etmemeye çalışarak kenara geçti uzun boylu. "Çok zamanın olmadığı için kısa keseceğim, teşekkür ederim."

"Sen olmasan kavga edecektik büyük ihtimalle ve bunu engellemiş oldun. Cidden çok teşekkür ederim." Dedi Wonbin parmakları ile oynarken.

"Rica ederim?" Emin olamasa da cevapladı Eunseok. "Aslında ben de seni arayacaktım."

lonely eyes, wonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin