Keyifli okumalar 🦋
20.Bölüm
Sağ elimi tutup beni etrafımda döndürmeye başladı ve aynı anda kendi etrafımızda daire çizerek ilerledik ellerimiz sıkıca birleşip gerginleştiginde onun hızla kollarına dolandım ve belimden tutup beni yana yatırdı saçlarım yeri süpürüyordu resmen bir eli elimdeyken digeri belimdeydi benimde diger elim onun omzundaydı.
Gözlerime öyle bir bakışı vardı ki tutkuyla incelikle bakıyordu resmen.
"Gel ve ellerimi tut ben bu bir dünya dolusu insana hükmedeydim sende bana..."
Otuz ve ya elli saniye falan öylece gözlerine bakıyordum peki bu saniyeler neden bana geçmek bilmeyen dakikalar gibi geliyordu .
Gözleri dudaklarıma dediginde yutkundugunu adem elmasının hareket etmesiyle anlamıştım gözlerim ilk önce adem elmasına sonra dudaklarına ve tekrardan gözlerine gelince dudaklarım aralanmıştı.
Beni kendiyle birlikte dogrultugunda hala ellerimiz birleşik diger eli belimde benimde diger elim onun omzundaydı.
Şuan vücütlarımız birbirine yapışmış bir vaziyeteydi kalbim deli gibi atıyordu peki onur bunu hisediyormuydu bende onun kalbini hissetmeye çalıştım.
Onunkide benim ki gibi delice çarpıyormuydu ama kendi kalbimin gümbürtüsünden onunkini duyamıyordum.
Nasıl bu kadar soguk kanlı davranabiliyordu sanki o isteyince gözlerini okuyabiliyordum şuan gözlerinde gördügüm de neydi nefesi bana çarptıkça sarhoş oldugumu hissediyordum sanki.
O beni böylesine sıkıca tutmasa yerle yeksan olurdum buna adım kadar emindim titrek bir nefes verdim ve gözlerimin kaymaması için direndim.
Tam dudaklarını aralamıştıki dörtte üçü cam olan büyük salonun camları beş veya altı el silah patlamasıyla bomba gibi patlamış ve cam kırıkları yagmur gibi üzerimize yagmıştı .
Camın patlamasıyla eş zamanlı hem sıçramıştım hemde gözlerim aynı hızla sıkıca kapanmıştı.
Gözlerimi geri açtığımda kendimi onurun arkasında buldum önümde kocaman bir zırh gibi durmuş elindeki silahı karşıya dogrultmuş karşıdan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı önlem almıştı.
Salonda bulunan herkes silahlarını kuşanmışm bir yerlere egilerek pusu kurmuştu o an farketim ki silahı olmayan bir bendim.
Tekrar silah sesleri duyduğumuzda diger pencerelerde patlamaya başlamış eş zamanlı duvarada saplanmaya başlamıştı.
Onur beni kolumdan tutup blok gibi duran duvarın arkasına hızla iteledi kendiside ahşap bir dolabın arkasında bacaklarının üzerinde duruyordu.
Silahın namlusunu havaya dogru tutmuş gelecek olan kurbanını bekliyordu.
Ellerimi kulaklarıma kapatıp başımı öne egdim deli gibi titiriyordum başım dönüyordu sanki ayaklarım yerden kesilmiş havalanmışım gibi hissediyordum daha sonra onurun yüksek sesini duydum.
"AÇELYA!" diye haykırınca hemen gözlerim onu buldu belinden siyah bir silah daha çıkardıgında mermer taşa koyup hızla bana dogru iteledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berdel-i Yeşil Zümrüt
Tiểu Thuyết ChungTek sorun siyah bakıp beyaz görebilmekti... Bunu başara bilirmiyiz? Yapabilirmiydik... Derin nefes alıp "bunda anlamayacak bir şey yok istersen ben senin yerine sayayım." dedi ve işaret parmağıyla sol baştan teker teker saydı "10, 11" sayarak işar...