Yukardaki şarkıyı açmayı unutmayın okurcanlar:)
^Umarım beğenirsiniz:)
^^O zaman bu hikayede gökyüzü ve doğasını bulup birbirlerini'e umut olanlar için gelsin..."
4.BÖLÜM
~Açelya dan~
Her kes şok bir şekilde avlunun kapısından içeri girenlere bakıyordu, Ahmet ağa bir hışımla ayağa kalkıp gelenlere sert bir tavırla bakıyordu bir anda tüm konak halkı ayaklanmaya başladı bizim hiç bir şeyden haberimiz olmadığı gibi öylece kala kalmıştık bir birimizin suratına öylece bakıyorduk.
Kapıdan giren mavi gözlü esmer adam gülümseyerek Ahmet ağa ya doğru ilerledi, ama Ahmet ağa tam tersi öfkeliydi gelen adam "babam." diyerek Ahmet ağanın elini öptüğünde hepimiz olayı kavramaya çalışıyor bir birimize bakıyorduk Ahmet ağa gözlerini adamdan alıp arkasında ki 4 kişiye göz gezdirdi adam dönüp Ahmet ağaya "gelinine ve torunlarına elini vermeyecekmisin baba?" dedi adam gülümseyerek,
Ahmet ağanın gözleri kızıl saçlı beyaz tenli kadına düştü hiç kimseyi tanımıyordum sadece onur ve Ahmet ağa dışında kimseyle tanışmamıştım. Ahmet ağa öfkeyle karşısında duran adama bir tane tokakat atı öyle bir tokatıki tüm konağın duvarlarına çarpıp geri bize gelmişti.
"Ne demek gelinin ve torunların! Benim gelinim ve torunlarım burda yanı başımda!" dedi onur ve yanındaki zannımca kardeşi olan diğer üç kişiyi işaret ederek o an çat pat kızıl saçlı kadının onurun annesi o adamında babası olduğunu anlamıştım. "senin karın burda! Çocukların burda!" dedi Ahmet ağa gür sesiyle sadece konağı değil tüm urfayı inletiyordu.
"o benim karım baba bunu kabulenseniz iyi olur. Yıllar evvel dediklerimi unutuyorsun ben ve Züleyha diye bir şey yok demiştim."dedi adam sıtabil bir tonda
" madem yıllar önce ben ve Züleyha yok dedin! nediye ben bu kızı kolundan tutup geri getirdiğimde üstüne 2 çocuk daha yaptın!" dedi Ahmet ağa tüm öfkesi kini bedenini sarmış kıp kırmızı olmuş gözleri yuvalarından fırlayacak mış gibiydi,
bir anda harelerim onuru aradı öylece dikilmiş dedesi ve babası olan adama bakıyordu görüyordum şok olmuş gibi degil di üzülmüş, kırılmış veya şaşırmış gibi degildi ifadesiz bakıyordu. Merdivenlerden aşağı inen kumral tıpkı onura benzeyen genç bir kız girdi görüş alanıma her şeyden bir haber gülümseyerek konagın ortasında ki topluluğa yaklaştı.
Tamamen yaklaştığında gülümsemesi solmaya başlamıştı her kese sorar ifadeyle bakıyordu ne oluyor burda? der gibi annesine döndü ve "annecim misafirlerimiz kim beyfendi ve hanımefendi kim oluyorlar? " her kes ona dolu gözlerle bakarken o her kese gülümseyerk bakıyor ve cevabını bekliyordu sordu soruya karşılık.
Yanımda duran baran abime "gelen kız kim?" diye sordum o burada ki her hesi tanıyordu Zeynep sayesinde "Zeynep ve onurun en küçkleri." dedi oda bana doğru eğilerek fısıltıyla gözlerim onu bulmuştu böyle bir durumda olması içimde burukluk hisi yaratmıştı.
Zavalı nerden bile bilirki karşısında misafir sandığı adamın babası olduğunu bir an olsun kendimi o kızın yerine koydum ama onu anlayamadım, anlayamazdım ben babamın kos koca konağında prensesler gibi yetiştirilip Bir dediği iki edilmeyen bir kızdım oysa bu kos koca konakta çocuklugunu bile belki yaşayamayan bir kız olarak büyüdü ve hata çocuk olmadan büyümeye mecbur bırakıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berdel-i Yeşil Zümrüt
Fiction généraleTek sorun siyah bakıp beyaz görebilmekti... Bunu başara bilirmiyiz? Yapabilirmiydik... Derin nefes alıp "bunda anlamayacak bir şey yok istersen ben senin yerine sayayım." dedi ve işaret parmağıyla sol baştan teker teker saydı "10, 11" sayarak işar...