21. Yolunu Mu Kaybettin Deniz Kızı

19.3K 847 239
                                    

Ruh Hastası Komutan : Tüm deniz kızlarının kalbi naif olurmuş . Sende benim gözümde küçük bir deniz kızısın .

Siz : Okyanusun Kalbi ...

Ruh Hastası Komutan : :)

Bliyordum bildiğini , tüm deniz kızlarının kalbi olmadığını ve buna rağmen bana kalbim varmışçasına yaklaştığını .
Biliyordum beni görebildiğini ...

________________________________

Bacaklarımı kendime doğru çekip küçücük dönen sandalyede daha da büzüştüm .
Tabiri caizse yere düşmüş bir bok parçası gibi gözüktüğüme yemin edebilirdim . Bir kaç tane tamamlayamadığım işim vardı o yüzden sabah erkenden askeriyeye gelmiştim .

Sabah sabah güne Boran'ın kafamın etine ekmek banmasıyla başlamış askerlerin tabildot kahvaltısıyla devam etmiş - ki hala nasıl o yemekle doyuyorlar anlamış değilim- ve büyük bir karın ağrısıyla sürüyordu .

Sanırım reglim yaklaşıyordu ve bu yüzden yeryüzünden silinme isteğim artıyordu . Küçük bir sinir küpü olarak etrafta dolaşıyor parmaklarımı delmek istercesine klavyeye vuruyordum .

Hayır canım ne siniri ...

Saate gözüm kaydığında 13:42 olduğunu gördüm . Umarım öğle yemeği veriyorlardır yoksa askeriyenin diğer ucunda olan kantine yürümek zorunda kalacaktım ve bu beni daha çok geriyordu .

Elimde bir silah olsa önüme gelenlerin kafasına sıkabilecek potansiyeli buluyordum kendimde .
Beni asker yapmamlarında varmış demekki bir sebep .

Yemekhaneye doğru ilerlerken derince havayı soludum içime . Bir yemek kokusu almayı umuyordum . Sık sık nefesler alırken dışarıdan gören biri için K9 köpeğine benzeyebilirdim ama sadece aç bir bireydim .

İtiklememle birlikte açılan kapıyla ağlama isteğine adım atmış gibi hissettim . Bomboştu yemekhane .

Bir kaç saniye durup olayı idrak etmeye çalıştım . Hayır bu bir rüyaydı ve ben şuan yemekhane sırasındaydım .

Maalesef gerçekdi ...
Kapıyı geri kapatıp bilgisayar odasına ilerledim . İçeri girip masamdan cüzdanımı ve hırkamı alıp geri çıktım dışarı .


Askeriyeden çıkınca uzunca arazi biraz büyük geldi gözüme . Bir kere gitmiştim Ömür'le kantine ama şuan hatırlamıyordum .

Ve cidden askeriye alabildiğine büyüktü . Sağ tarafta eğitim alanına giden parkur ,sol tarafta bolca yeşillik ve patika bir yol , önümde ise piste giden taşlı yol . Tabi ara yolları saymıyordum .

Tabanlara kuvvet deyip parkur alanının oradan ilerlemeye başladım . Karnımda halay çeken ağrı periferik nöropatilerim baş kaldırmışken yürümek aşırı zordu , kadınlar beni çok iyi anlardı .

Derince nefesler vererek kendimi telkin ettim . Birazcık huzur istiyordum çok mu .

Aslında birazcık huzurun bile bana haram olduğunu unutmuştum . 13 yaşımda tatmıştım acıları . Daha acı nedir bilmezken hayat bana büyük bir oyun oynamıştı . O zamanlar çok canım yanmazdı gelip geçer sanardım , daha sonralarında fark etmeye başladım bu acının asla beni terk etmeyeceğini .

Babam beni terk etmişti , annem beni terk etmişti ama bu acı asla beni terk etmeyecekti.

°

Canı yanmaya devam eden kız , dışarıya karşı acısını göstermemeye devam etti . Bunu babasından görmüştü , babası hep böyle yapar , göz yaşlarını saklardı . Küçük Eftalya da böyle yapmaya çalışıyor soyulan avuç içlerine kendince üfleyerek acısını dindirmeye çalışıyordu .

Grup Askeriye | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin