30. Yanlızlık

4K 205 52
                                    

Çok uzun bir süredir yoktum, biliyorum. Sizlere büyük haksızlık yaptım lakin kolay şeyler yaşamadım. Atlatmam biraz zaman aldı ve ama sizleri bölümsüz Bırakmayacağım.
Seviliyorsunuzz <3

______________________________

Bir hafta olmuştu.
Tam bir haftadır, ses soluk yoktu Hayalet timinden. O gecenin sabahında yola çıkmışlardı ve resmen bir hayalet olup kayıplara karışmışlardı.

Ben ise normal hayatıma devam edip gün içinde askeriyede gece ise bilgisayarın başında uyuya kalmaya devam ediyordum. Hayatım tekdüzeye dönmüş, Egemen'den de ses soluk çıkmamıştı. Yiyebileceği boklar kapasitesi baya yüksek olduğu için gözüm her an üstündeydi. Allah'tan bir belaya karışmamıştı. Onu otelde bıraktığımız günün sabahı tam olarak ayıldığında beni ardarda aramıştı. Tabi tehditlerim onu susturmaya yetmişti.
Biliyordu beni, ben asla boş sallamazdım.

Sandalyemden kalkıp sigaram ve çakmağımı alarak yangın merdivenine doğru yürümeye başladım. Ağır kapıyı ittirerek merdivenlerden inmeye başladım. Bir robottan farkım kalmamıştı. Rutinleşmiş işlerim, yaptığım bir birinin tekrar eden eylemlerim beni bi hayli bezdirmişti.

Derin nefes çekerek sigaramdan ciğerlerime doluşunu hissettim. Biliyordum kalp hastası biri olarak sigara kullanmam akıl kâarı değildi lakin seviyordum. Ne kadar sevilcek yanı olmasa da, seviyordum.

Yanlızlık hissediyordum. Garip bir şekilde. Şu zamana kadar hep yanlız kalmaya alışmıştım, hep yanlızdım. Ama bu seferki farklıydı. Sanki yeni alıştığım bir şeyin hayatımdan gidişi gibi. Bir boşluk hissediyordum. Denizin eksikliği diye dile getirdi bir yanım. Kabul etmek istemeyerek salladım kafamı iki yana. Yanmaktan büyüyen külü yere çırparken korktum birine bağlanmaktan. Sonra bu kül gibi yanmaktan.

İçimdeki eftalyalar 'ehhhh yeter beehğğ sikerimm' diyordu.

Sönen izmariti yandaki çöp kovasına atarak tekrardan merdivenlerden içeri girdim. Bir sürü işim vardı. Sisteme girilmesi gereken gereksiz bir sürü iş vardı. Tekrardan siber güvenlik odasına girerek yavaş ve sakin adımlarla yerime doğru ilerledim. Herkes işinde herkes uğraşındaydı. Harıl harıl çalışan askerler ordan oraya evrak götüren erlerle doluydu etraf. Sandalyeme oturarak karşımdaki dev ekrana baktım. Aklımı karıştıran bir kaç alan vardı. Sahte sinyaller gönderilen bir kaç bölge. Akif'in adamları akıllanıp uslanmamış hala uğraşmaya devam ediyorlardı. İşin ilginç yanı bu kadar az kişi ve bu kadar az bütçeyle nasıl bu kadar donanımlı bir hileye başvurabiliyorlardu.

Sıkıntıyla bir kaç bölge kordinatlarına tıkladım ekranda. Açılan paneller yan tarafta gösterilen bir kaç sinyala aitti. Ve sinyallerin hepsi de aynı anda bir çok yerden geliyordu. Bariz kafa karıştırmaktı amaçları ama elbet biriydi doğru olan. Tek yapmam gereken tek hamlede doğru sinyali patlatabilmekti. Eğer yanlış sinyali bulur ve kendimizi ele verirsek işte tüm ilerleme çöp olurdu.

Çok fazla sorumluluk yüklüydü omuzlarıma. Alışmıştım ben gizliden işler yapıp sorumluluk almamaya. Böylesine önemli bir işe girince birden stres olmuştum tabiki.

Bir kaç kordinatı da teyit ederken zaman nasıl geçti bilemedim. Gözlerimi ekrandan ayırmam masanın üstünde titreyen telefonumla olmuştu.

Elimi atıp aldığımda yazan isimle kalbim tekledi birden. 1 hafta sonunda Deniz arıyordu.
Daha fazla bekletmeden açtım direkt telefonu. 'Alo' dedim. Bir kaç hışırtı sonrası onun sesi doldu kulaklarıma. 'Eftalya' diyerek.

Biraz özlem, biraz hasret, birazda yabancılık vardı. Hep böyle olurdu. Biririnden biraz olsun uzaklaşınca araya mesafeler girince yüreğim ona karşı arkasını dönerdi. Ama şimdi böyle olmamıştı. Sanki ondan ne kopabiliyor ne de onda kalabiliyordum.

'Nasılsın?' dedi yorgun sesiyle. Belliydi sesinin yorgunluğu. Kilometreler ötesinden ben bile hissetmiştim. 'İyiyim, siz nasılsın?' dedim merakla.merak ediyordum. Yaralanmışlarmıydı, iyiler miydi. Hepsini merak ediyordum.

'İyiyz hepimiz. Öyle işte geziyoruz' dedi gülerek. Operasyon Bilgi gizliliğinden söyleyemediği barizdi. İyi olsunlar yeterdi benim için.

'Sen ne yapıyorsun bakalım' dedi. Sahi ben ne yapıyordum. Öyle boş boş bir amacı olmaksızın yaşıyordum.

Maalesef ki yaşıyorduk.

Tabi birde içimdeki susmak bilmeyen benden nefret eden seslerlede başa çıkıyordum. Ama nihayetinde yaşıyorduk.

'Bıraktığın gibiyim. Çalışıyorum' dedim. Yorulmuştum, bedenen, ruhen.

Deniz'e bir şeyler hissediyor müydüm bilmiyordum ama ona karşı acı çektiğimi biliyordum.

'Ne zaman döneceksiniz, belirli bir tarih var mı" dedim. Artık buralar sıkıcı olmaya başlamıştı.

Derin bir nefes alarak 'Yarın gece döneceğiz. Evde mi olacaksın yoksa tugayda mı?' dedi. Belki burda olursam beni görmek isteyecekti veyahutta görmek istemediği iiin denk gelmek istemeyecekti.

Yarın akşam evdeydim. Biraz dinlenmek istiyordum. Günlerdir çalışıyor, kahve ve sigara karışımı besinle besleniyor arada da hazır yiyecekler yiyordum. Düzenim sıfırdı ve kendimde artık hiç bir gücü bulamıyordu.

Denizle bir kaç şeyi daha konuşup telefonu kapattıktan sonra başımj sandalyenin kafa yaslama kısmına koyup biraz gözlerimi kapattım. Başım felaket ağrıyordu.

Artık bu düzen, beni yoruyordu...




__________________________

Merhabalar, çok uzun bir vakitten sonra merhabalar...
Kafamı toparlayamıyordum maalesef ki. Kötü bir bölüm oldu biliyorum, ama mazur görün lütfen ki.

İstek ve önerilerinizi bu pasaja yazabilirsiniz.


Sizleri seviyoreeeeee

Grup Askeriye | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin