Normalde geceleri sana gelirim, derdimi seninle paylaşırım. Hislerimi, yaşadıklarımı, gördüklerimi, güldüklerimi... Ama dayanamadım bu sefer, geldiğim gibi koştum kalemime.
Edebiyat hocamız, Safiye Hoca 'Derslerinde ve sınavlarında başarılı olan öğrencilere imtiyaz tanınarak istedikleri okullara gitmelerine yardımcı olacağız.' dedi. O an görmeliydin beni! Çığlık atarak sevinesim vardı ama tabii Nurhan etimi kemiğimde bırakmazdı... Bakma şimdi böyle yazarak oyalandığıma hemencecik dersimin başına geçeceğim. Bunu başarmalıyım... Kendim için, teyzem için, emekleri için... En iyi okullara girip onu gururlandırmalıyım.
Hedefi beni iyi bir insan olarak büyütmek olan teyzeme en büyük sevinci yaşatmalıyım.
Yüz üstü uzandığım yatağımdan hızlı bir şekilde kalktım ve günlüğümü elime alıp dolabımın içine koydum. Okuldan geldiğim gibi içimde daha fazla bekletemediğim heyecanımı yazıya dökmüştüm. Bir umut parçasına tutunup okyanusa dalmak da olsa benimki atacağım her kulaç önemliydi.
Üniformamı çıkarıp günlük bir elbise giydikten sonra hemen test kitaplarımı çıkarmış ve çalışma masama yerleşmiştim. Çözdüğüm birkaç sorunun ardından teyzem odama girince gülümseyerek ona baktım ve aklıma gelenle heyecanla kalktım. Ona hocamızın dediğinden bahsetmemiştim. Eminim duysaydı çok mutlu olurdu.
"Teyze! Bugün okulda ne dediler biliyor musun?"
Teyzem yorgun olduğunu anlasam bile sıcak bir gülümseme ile yanıma geldi ve saçlarımı okşadı.
"Can tanem benim... Akşama konuşuruz olur mu? Bugün Sinan Bey'im ve arkadaşları geliyor. Yetişemiyoruz vallahi, azıcık yardıma gelsen olur mu kuzum?"
Duyduklarım ile anlık içimi sıkıntı doldururken bunun bugün ders çalışamayacak olmamdan kaynaklandığını biliyordum. Hevesim kırılmıştı. Dudak büküp son bir kez test kitaplarıma bakış attım ve başımı onaylar biçimde salladım. En nihayetinde teyzemi kıramazdım.
"Tamam teyze. Hadi gidelim o zaman."
Teyzem hem mahcup hem de mutlu bir yüz ifadesi ile kollarımı iki yanımdan okşadı ve beni önünden yürütmeye başladı. Yukarı mutfağa çıktığımda Sevda'nın ve Melike Abla'nın ocak başlarında, benden iki yaş küçük olan Sare'nin de kesme tahtasının başında olduğunu gördüm. Soğan doğruyordu sanırım çünkü kafası göğe yükselecek derecede yukarı bakıyordu ve aynı zamanda ofluyordu.
"Sen tabakları falan masaya taşı yavrum bende şu fırına bakayım."
Mutfak masasında duran tabakları ve diğer eşyaları teyzemin komutu ile salona götürmeye başladım. Özenle her şeyi yerli yerine koyuyordum. Evin beyi yani Sinan Bey düzene önem veren biriydi. Kendisi üç gün önce arkadaşlarını ziyarete, Urfa'ya gitmişti. Dün akşam saatlerinde verdiği haber ile dönüş yolunda yanında iki arkadaşının da olacağını söylemişti. Haberi alan teyzem o dakikadan beri neyi nasıl hazırlayacağı derdine düşmüştü. Sinan Bey'in yanında arkadaşlarına karşı mahcup olmak istemiyor, onları layıkıyla ağırlamak istiyordu.
Kulaklarıma dolan kapı zili ile hareketlerim duraksarken Sare'nin telaş dolu sesini duymuştum.
"Ben bakarım!"
Kaşıkları yerleştirmeye devam ettiğim esnada Sare'nin kapıda söyledikleri ile Sinan Bey'in ve arkadaşlarının sonunda geldiğini anlamıştım. Gözlerim duvardaki büyük saate takılırken saatin akşam yediyi geçtiğini gördüm.
"Hoşgeldin Sinan Abi! Siz de hoşgeldiniz, buyrun lütfen..."
Aradan geçen saniyelerden sonra yaklaşan adım seslerine karışan gülüşme sesleri strese girmemi sağlamıştı. Birazdan içeriye girecek olan üç kişinin de masayı hazırlayan bana bakacaklarını düşündüğümden elim ayağıma dolaşmıştı. Son bir servise eklediğim bıçaktan sonra derin bir nefes vermiş ve rahatladığımı hissederek hızlıca kendimi toparlamak istemiştim ama elimi haddinden fazla bir hızla çekmiş olmalıydım ki su bardağının yere sertçe çarpmasıyla gözlerimi sıkıca yummuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİDAR
General Fiction2000'li yılların başında, Anadolu'nun bir şehrinde geçecek olan hikayemiz doğduğu gibi teyzesinin kolları arasına verilen Serap'ın ve büyüdüğü evin beyi olan Sinan'ın hikayesini ele almaktadır. ... Yaş farkı ve yetişkin içerikli unsurlar mevcuttur.