8. Bölüm

11.7K 581 49
                                    

Merhaba, keyifli okumalar dilerim.

...

Tik

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tik. Tik. Çarpı. Çarpı. Cevap ikinci şık. Çarpı. Çarpı. Çarpı.

Kahretsin.

Çözdüğü testindeki sorulardan sadece ikisi doğruydu ve geri kalanların hepsi yanlıştı. Buna sebep olan, kafa karışıklığını yaşatan ise yüzünü bir haftadır görmediği evin beyiydi. O gece odasından çıkmış ertesi sabah ise kendine ufak bir çanta alıp dağın başında gençliğinde kendisine hediye edilen dedesinin evine gitmişti. Evdekiler Simay'ın evde olmayışına katlanamadığı için gittiğini sanıyordu ama gerçeği bilen maalesef sadece kendisiydi. O gece odasından çekip giden evin beyine itiraf edemese de... Hasretlikti... Zaten yeni gelmişti gezintisinden tekrardan gitmesi kendi içinde burukluk yaşatmıştı.

"Benim yüzümden..."

Kalemini elinde oynatırken kendi kendine konuştu Serap. Hissettiklerini inkar ediyordu. Nasıl ki o gece Sinan gelip birbirleri için bir izin istediğinde her şeyi inkar etmişti yine inkar ediyordu. Evdeki yokluğunun bir faydası olduğunu sanıyordu ama içten içe adamın varlığını evin içinde hissetmek istiyordu. Amansız bir şekilde gireceği kapıdan çıksın, elinde sigarası ile verandasında oturuyorken o bahçede hayvanlarla ilgilenirken ona göz atsın, akşam yemeklerinden sonra okuduğu kitaba eşlik eden kahvesini götürsün istiyordu. Ama evde yoktu. Gerçi artık bu saatten sonra bu ufak şeyleri bile nasıl yapacaktı ki? Sinan'ın kendisine olan hislerinden haberdar iken yok sayamazdı ya.

"Neden?"

Bu kelimeyi bir haftada kaç kez sormuştu kendisine bilmiyordu fakat cevabını bulamamıştı zaten. Bu kasabada yaşına uygun, boyuna eş birçok hanım bulunurdu. Halaları her buraya gelişinde en az üç kız resmi ile buyur ederdi. Sinan ise gözünü değdirmez, keyfimi kaçırmayın der önüne bakardı. O zamanlar neden mutlu olduğunu anlamazdı. Ama o zamanlar... Şimdi anlıyordu o mutluluğun nedenini. Kendine itiraf edemese de evin beyinin gözlerini elin kadınlarından uzak etmesi hoşuna giderdi. Şimdi ise hep soruyordu kendisine genç kız neden beni seviyor diye?

Yüzü güzel diye mi? Kendisini severdi Serap ama zaten asla aynanın karşısına geçip de neden buram şöyle, oram böyle diyerek kendisine kafayı takan biri olmamıştı. Şükrederdi haline hem teyzesi onu severken hep güzelliğinden dem vururdu. Utanırdı o vakitlerde. Boyu da öyle aman aman uzun değildi ki. Çevresindeki kızların boyundan biraz daha kısa, bir elli sekiz boya sahipti. Zayıftı ama hatları belirgindi ki bu yüzden ara ara dert edinirdi. Giydiği penyeler ona büyük gelen göğüslerini sarar ortaya sererdi ama sonrasında onu da düşünmekten vazgeçmişti. Dış görünüşünden dolayı sansa da yanılıyordu Serap. Sinan ne isterdi karşısına geçip saatlerce meftunu olduklarını ona anlatsın ama ne Serap'ın gönlü vardı ne de kendisi ortadaydı.

"Olmayacak böyle."

Okuldan geldiği gibi yemek yemeden odasına çekilmiş kendisine bir şey düşünecek kadar vakit tanımadan masasının başına oturmuştu ama düşünmeye zorlandıkları yüzünden testine aklını verememesi sinirini bozmuştu. Havanın soğukluğu çıplak kollarına vururken üzerine hırka almış ve odasından çıkıp mutfağa yönelmişti. Bu geçen bir haftada bacakları iyileşmişti. Sevda ile bu sürede iki üç kez karşılaşmış ve kızın kendisine karşı yönelik mahcup bakışları yüzünden sataşma kararından vazgeçmişti. Ne oldu da utanır hale geldi merak etmişti fakat onunla tek bir kelime bile etmek istemediği için muhatap olmamıştı. Mutfağa geçip akşamdan kalan yemeklere bakınca kendisinin yiyeceği bir şey olmadığını görünce dolaba yöneldi ve kendisine sandviç hazırlamaya karar verip malzemeleri çıkardı. Peynir, marul ve domatesten oluşan ekmeğinin yanına sıkılmış portakal suyunu da kattıktan sonra sakince masaya geçti ve ufak ufak ısırmaya başladı. Lokmalarını yavaş yavaş çiğnerken yine aklına düşen evin beyi ile derin bir nefes aldı.

ASİDARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin