"Ben başlamadan bitmişti, sen ağlarken gitmişti; şanssız mücadeleci."Bir adım attı Ceylin, bir adım, bir adım daha. Nereye gideceğini bilmeden sokaklar geçti. Upuzun geçen bir ayın sonunda suçsuzluğu kanıtlanmış, davası bitmişti. Koca bir ay geçmişti. Ilgaz'ın nefesini, sesini duymadan geçen bir ay. Nereye gideceğini, Ilgaz'ın yokluğuyla ne yapacağını bilmiyordu. Hava kararmaya başlarken dışardaki insanlara baktı. Yine telaşlı bir hava hakimdi İstanbul'da, insanlar hızlıca evlerine yetişmeye çalışıyordu. Ev... Ev neresiydi? Doğup büyüdüğü, çöp poşetleriyle sokağa atıldığı yer mi? Hayatında ilk defa güvende hissettiği, sevdiği adamla uyuyup uyandığı yer miydi? Kaçıp sığındığı ofisi miydi evi? Ilgaz'la evlerini düşündü, birlikte geçirdikleri zamanı... Onun yokluğuyla nasıl yaşamaya devam edebilirdi o evde? Her köşesine Ilgaz'ın kokusu sinmişken nasıl yatakta dizlerini karnına çekip uyumaya çalışabilirdi? Defne'yi Çınar'ı görürse dayanamazdı. Onu anlayan tek kişi olan abisini kaybetmiş Defne'nin yüzüne bakıp nasıl hayatına devam edebilirdi ki? Annesine de gidemezdi. Bugün "evi" yine ofisi olacaktı anlaşılan, tek sığınağı. Boşluğa doğru yürüyor gibiydi Ceylin. İlerliyordu ama nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Ilgaz'ın hayali gözünün önünden hiç gitmiyordu. Gördüğü market tabelasıyla durdu. Bir süre içeride gezindikten sonra elinde poşetle çıktı.
Ofisin kapısını anahtarla açtı Ceylin. Odasına, yatağının olduğu yere geçti. Elindeki poşeti hâlâ tutarken sandalyeye oturdu. Üstündeki ceketin kokusunu içine çekti, günler geçmesine rağmen hâlâ Ilgaz kokuyordu. Belki de psikolojikti.
Poşeti uğraşmadan açtı. İçindeki jileti çıkardı ve şeffaf poşeti yerle buluşturdu. Ceketi üzerinden çıkartıp vedalaşarak yatağa bıraktı. Üstündeki trikoyu kollarını açıkta bırakacak şekilde sıyırdı. Kısa bir an Ilgaz'ın kızarsa kıyamadığı tenine baktı ve elinde tuttuğu jiletle ilk kesiği attı.
Acıyla dudaklarını birbirine bastırdı Ceylin. Kestiği yerden ince ince kan sızmaya başladı. Çoktan yaşlar akan gözlerini kapattı. Acıyacağını biliyordu, ama bu kadar acıyacağını düşünmemişti. Halbuki kalbindeki kesi kadar acımıyordu. Ilgaz'ın sesi kulaklarında çınlarken devam etti.
"Bir daha seni bırakırsam, bil ki son nefesimi vermişimdir."
Canının acısıyla birlikte ağlaması şiddetlendi. Buğulu gözleri onun yüzü dışında hiçbir şey göremiyordu. Bu sefer diğer koluna attı kesiği.
"Kendini tehlikeye attın! Korktum. Korktum."
Artık hıçkırıyordu. Ağlamaktan gözyaşları yol yapmış, tüm yüzü kızarmıştı.
"Ben hep senin yanında olucam, hiç bırakmıycam seni."
Kesiklerin sayısı birer birer çoğalırken kan içinde kalmıştı kolları. Alışmıştı, artık hissetmiyordu Ceylin.
"Senden bi çocuğum, hatta ben kalabalık severim çocuklarımız olsun istiyorum."
Olmayan ve hiçbir zaman olamayacak çocuklarını düşündü Ceylin, bebeklerini. Ne kadar umut doluydu oysa "Bir bebeğimiz olsun ister misin?" diye sorarken. Hayatı boyunca bir çocuğunun olmasını dilememişti, Ilgaz'la tanışana kadar. Bebekleri, çocukları olacaktı. Ilgaz'ın nasıl üzerine titreyeceğini, muhtemelen kızının olmasını isteyeceğini, haberi verdiğinde nasıl mutluluktan gözlerinin dolacağını hayal etti Ceylin. Onlardan çalınan hayatı düşündü. Hıçkırıkları inlemelere dönüştü.
"N'apardın mesela, bana bir şey olsa?
Of şakası bile komik değil Ceylin.
Şaka yapmıyorum ki. Merak ediyorum gerçekten, n'apardın?
Ölürdüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzünü Dökme Küçük Kız | IlCey
FanfictionGülümsedi Ceylin çoktan dolan gözleriyle. "Senin gibi gülsün böyle. Her güldüğünde huzur dolsun içime." Elini Ceylin'in kalbine koyup öptü. "Senin gibi çok güzel bi' kalbi olsun." "Çok güçlü olsun annesi gibi." "Sana benzesin." dedi Ceylin'in iki e...