"Teşekkür ederim sevgilim.." dedi Ceylin ve gözyaşlarını serbest bırakırken arkasını dönüp kapıdan çıktı.Ilgaz birkaç saniye ne olduğunun farkına varamadı ve oturup Ceylin'in saniyeler önce bulunduğu yere bakmaya devam etti.
Adım sesleri kulağında yankılanmaya başladığında rüyadan uyanmış gibi silkelendi ve hızla ayağa kalkıp kapıdan çıktı. Koridorda Ceylin'in sırtını gördüğünde koridorun sonuna yaklaşmıştı bile. Omuzlarının hıçkırıkları arasında sarsılışını bu mesafeden bile görebiliyordu.
Bir an bile düşünmeden hızlıca koşmaya başladı. Ceylin'e yetiştiğinde belinden sarılıp onu durdurmayı başardı. Kollarını hissettiğinde büyük bir nefes vermişti Ceylin, hiç gelmeyecek diye içten içe çok korkmuştu.
Kollarında bırakması için çırpınmaya başladığında omzundan öpüp sıkıca kendine bastırdı onu Ilgaz.
"Özür dilerim.. Çok özür dilerim." diye fısıldadı. Hıçkırdı Ceylin.
Kollarının arasından çıkamadan vücudunu çevirdi ve yüz yüze gelmelerini sağladı. Kıpkırmızı olmuş gözleriyle Ilgaz'a baktı.
"Özür dileme.. Dileme n'olur bırak artık beni. Bırak kurtul Ilgaz, lütfen... Böylesi hepimiz için çok zor. İstersen tekrar boşanırız ama beni artık sevgi kırıntılarıyla sınama. Yoruldum, çok yoruldum çünkü artık kendimi beni sevdiğine ikna etmeye çalışmaktan... Bana aşık olan Ilgaz Mercan'ı kaybettiğimiz sahilde kaldı, sadece benim bunu fark etmem çok uzun sürdü. Ortak velayet alırız, kızını da görürsün. Ben kabul ettim Ilgaz, söz veriyorum üzülmeyeceğim bırak beni. Bırak n'olur sana da zarar veriyor beni seviyormuş gibi davranmak. Lütfen, yalvarıyorum sana beni sevmediğini söyle ama acıtma canımı artık." dedi Ceylin.
Konuşurken nefesi kesilmiş, hıçkırıkları durmamıştı. Kalbine batan bıçak canını o kadar çok acıtmaya başlamıştı ki öleceğini sandı. Belli belirsiz gülümsedi, en azından sevdiği adamın kollarında ölecekti. Bu sevilmeme hissini daha önce de tatmıştı; küçükken annesinden yediği o tokatta, babasının sokağa döktüğü eşyalarında, ablasının gözlerinde gördüğü o hiç sonu gelmeyen kıskançlıkta, kızını tam buldum sandığı gece başka bir kadına anne diyerek koştuğunda.. Tanıdıktı, yabancı değildi ama ilk defa bu kadar çok acıtıyordu işte. Çünkü bu saydıklarının hepsinde yanında Ilgaz vardı; elini tutuyor, saçlarını seviyordu. Birazdan kollarından kurtulup adliyeden çıktığında bunların hepsiyle vedalaşmış olacaktı. 8 yıldır yaşadığı masal, beş dakikada sona erecekti. Prenses artık uyanmıştı, ama hani uyandıktan sonra sonsuza dek mutlu yaşıyorlardı? Ceylin neden sonsuz bir mutsuzluğa layık görülmüştü? Yeterince saf, iyi ve günahsız bir prenses olamamış mıydı yoksa? Bu kriterlere uysaydı eğer, Ilgaz onu gerçekten sever miydi?
Sevdiği adamın gözlerine son kez bakıp düşünceleri arasında sürüklenirken onun titreyen sesiyle kendine geldi. Gözlerini biraz aşağı indirdiğinde fark etti, Ilgaz onun için ağlıyor muydu?
"Ceylin. Ceylin beni duyuyor musun?" dedi Ilgaz yüksek sesle.
O düşüncelerinde boğulurken bir şey mi söylemişti?
"Ceylin!" dedi Ilgaz tekrar, bu sefer kollarını sıkıca tutup sarsmıştı onu. Ama Ceylin bir türlü ağzını açıp onu duyduğunu söyleyecek gücü bulamadı.
Sevilmediğini farketmek, insanın bayılacak gibi hissetmesine sebep olur muydu?
Ortamın ışığı yavaş yavaş kısılırken kendini zaten kollarının arasında olduğu Ilgaz'a bıraktı. Çok güzel bir yere gitmeyi diledi, belini saran kolların onu hiç bırakmadığı bir yere. Ilgaz'ın durmadan adını bağıran sesi yavaş yavaş kesildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzünü Dökme Küçük Kız | IlCey
FanfictionGülümsedi Ceylin çoktan dolan gözleriyle. "Senin gibi gülsün böyle. Her güldüğünde huzur dolsun içime." Elini Ceylin'in kalbine koyup öptü. "Senin gibi çok güzel bi' kalbi olsun." "Çok güçlü olsun annesi gibi." "Sana benzesin." dedi Ceylin'in iki e...