Ruelle,
Dead of NightRuelle,
Find You
❈
Kitabı okuduğum vakitler, yaşım küçük olduğundan herhalde, kurgunun hayat bulduğu evreni bir kaçış olarak görmüştüm. Sadece güneşli günlerine, üzerinde uzanacağım çimenlerine, içinde kaybolacağım karnavallarına ve koşturacağım koridorlarına odaklanmıştım.
Oysa görevlerden minicik bir sahne görseydim en büyük kâbusum olur; buraya kaçmayı değil, buradan kaçmayı isterdim.
Tıpkı şimdi istediğim gibi.
Nereye koştuğumu bilmiyordum; orman kapkaranlıktı, bu dünya kapkaranlıktı. Nefes nefese bir ağaca tutunduğumda çamın kabuklu gövdesine avuç içlerim sürtünmüştü ancak acıyı hissedemeyecek haldeydim. Göğsüm hızla inip kalkıyor, yüzümdeki korku dolu ifadeyle neler olup bittiğini görmeye çalışıyordum.
Manzara korkunçtu, nefesimi koşmaktan değil ümitsizlikten kesecek kadar. Bir kere geçit hâlâ kapanmamıştı. Birbiri ardına malachi ve enochlar geliyorken ne yapacağız? sorusundan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Sanki sonu hiç gelmeyecekti, kaç kişi olursak olalım onları yenemeyecektik.
Yeni ay geceleri insana bunu yapıyordu işte, kesin olarak öleceğini düşündürüyordu.
Yaratıkları ilk defa görmemden bu yana epey zaman geçmişti ama hislerim hiç değişmemişti. Şimdi sadece gözümü kırpmadan bakabilme yeteneğine sahiptim, bir de geceyi yırtan çığlıkları duyduğumda ağlama isteği gelmiyordu içimden.
Karşılarında hissedilen korku normal bir korku değildi, olamazdı.
Nereden geldiklerini bilmiyordum ama benim geldiğim yerde olmadıklarından emindim.
Buradaki insanlar bu gerçekle doğuyordu, ben tamamen yabancıydım ve üç yıldır kimseye hiçbir şey belli etmemeye çalışmaktan yorulmuştum. Tek tesellim onlarla savaşmak zorunda olmamamdı. Doğrudan karşılarına çıkmıyor, bana zarar verecek kadar yakınlarına yaklaşmıyordum.
Ne olursa olsun bu dünyadaki rolüm şifacıydı, gerçekten de böyle hissediyor ve insanlara yardım etmek için, gerekirse kendimi feda etmek için müthiş bir istek duyuyordum. Zaten bu sayede dizlerimi titretecek kadar korksam da buradaydım, kurguyu ve geri kalan her şeyi umursamadan kaçıp gitmiyordum.
Hayal bile edemeyeceğim kâbuslarım karşımda cisme bürünmüştü, orman sanki az önce ateş başında sohbet etmiyormuşuz gibi karanlık, her an bir şey çıkıp avlayacak kadar vahşiydi.
Okuduğumda hiç böyle hayal etmemiştim halbuki görevleri, arka planda değildim çünkü. O zaman Serafina'ydım, karanlıklar karşısında ışık saçıyor ve korkusuzca savaşıyordum; şifacılar gibi geride kalanların ya da Aviva'nın ne yaptığı umursamıyordum, aklıma bile gelmiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KARAKTER
FantasyEn sevdiğim kitabın içine yan karakter olarak düştüğümde tek bir görevim vardı : mutlu sonun gerçekleşmesini sağlamak. Her şey tam da olması gerektiği gibi gidiyordu─ta ki ben kötü karakterin dikkatini çekene kadar.