Sam Smith, Fire on Fire
❈
İçinde bulunduğum durumla ilgili beni heyecanlandıran çok şey vardı. Mesela Rahsan'ın dağınık saçları, sert bakışları ve üzerindeki ceketten kurtulmuş olması.
Karşımda sadece ince beyaz bir gömlekle duruyor, gömleğin yapısı üst vücudunun ne kadar etkileyici olduğunu gözler önüne seriyordu. Ancak şimdi bu tip detayları fark etmek için pek uygun bir zaman değildi, buraya konuşmak için gelmişti ve konunun hoşuna gitmediği her halinden belliydi.
Kapıyı açar açmaz "Göreve gidiyorsun demek?" demişti çatık kaşlarıyla. "Peki bundan benim neden haberim yok?" Hâlâ kapının önünde dikiliyor, tek omzunu pervaza yaslıyordu.
Astronomi kulesinden ayrıldığımızdan beri içim endişe doluydu, o gelmeden önce onunla buluşma planları yapıyor ve kafamda her şeyi nasıl tek tek açıklayacağımı kuruyordum. Telaşlıydım çünkü canını böyle bir sebepten dolayı sıkmak istemiyordum. Aramız bozulsun istemiyordum.
İstememeyi geç, bundan korkuyordum.
Neyse ki konuşmak ve aramızdaki bu meseleyi çözmek için gelmişti de beni tahmin bile edemeyeceği kadar mutlu etmişti. İçimdeki sevinci bastıramıyordum, gözlerine bakarken aklımdan geçen tek düşünce boynuna sarılmak oluyordu.
Ancak önce bir açıklama yapmalı ve aramızdaki bu gerginlikten kurtulmalıydım.
Bu yüzden tek elimle gömleğini kavradım ve bir anda onu kendime doğru çektim. "İçeri gel."
Ona uzandığım esnada kollarını göğsünde kavuşturmuştu ve bunu yapmamı beklemiyordu. Dolayısıyla bir an için dengesini kaybetmiş, bıraktığım anda ise eski haline dönüp etrafı incelemeye başlamıştı.
Arkasından kapıyı kapatıp olduğum yere yaslandım. Burada olduğuna inanamıyordum! İlk defa odamın içindeydi ve bu bile utançtan kıpkırmızı olmam için yeterliydi.
Benimle konuşmak için gelmiş olsa da birkaç saniye dikkati dağılmış halde doğanın tüm renklerini içinde barındıran ve sevimli bir kulübenin içini andıran odamı inceledi. O bir yıldırım büyücüsü olduğundan benimkinin kendi odasından ne kadar farklı olduğunu az çok tahmin edebiliyordum ve yaslandığım yerden yüzünü göremesem de başını çevirerek her yerde göz gezdirmesi beni heyecanlandırıyordu. En sonunda dayanamadım ve "Beğendin mi?" diye sordum.
Vücudunu kımıldatmadan, sadece başıyla bana döndü ve loş ışık esmer yüzünde mücevher gibi parlayan gözlerine düştü. "Buraya odanı görmek için gelmedim, Aviva."
Ciddiyeti benim yüzümdeki gülümsemeyi de sildi ve yaslandığım yerden ayrılırken elimle karşısındaki tekli koltuğu işaret ettim. "Biliyorum, hadi geç de sana her şeyi açıklayayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KARAKTER
FantasíaEn sevdiğim kitabın içine yan karakter olarak düştüğümde tek bir görevim vardı : mutlu sonun gerçekleşmesini sağlamak. Her şey tam da olması gerektiği gibi gidiyordu─ta ki ben kötü karakterin dikkatini çekene kadar.