The Chamber Orchestra of London, The Heart Needs
Low Roar, Poznan
❈
Hata yaptığım çok zaman oldu.
Kitabın içine girdikten sonra yani. Öncesine, "kendi hayatıma" dair hiçbir şey hatırlamıyorum ama bu bile beni aklamıyor.
Batırdım. Hem de defalarca. Elime saniye saniye ne yapacağımın yazılı olduğu bir kâğıt verseler eminim yine batırırdım. Çünkü başkasının bedeninde başkasının hayatını yaşıyor olsam da "ben" olmaktan kaçamıyordum galiba.
Zira iyi bir Aviva olsam, gerçek Aviva olsam çenemi kapalı tutardım. Sadece o merhemi verip gider, kitabın gidişatını öngörülemez şekilde değiştirecek o aptal sözleri söylemezdim.
Şimdi her saniye suçluluğun elleri boğazıma daha sıkı yapışıyor, içimde cılız bir ses nereden bilebilirdin ki? diyordu ancak bilmeliydim. Ben dışarıdan gelmiştim, az çok neyin nasıl olacağı bana o satırlarda verilmişti.
Ve bunların arasında Rahsan Ze'viv ve Matias Gorion'un takım olması yoktu.
Her şeye rağmen, bu kadar belirsizliğin içinde ve muhtemel kaos eşiğindeyken, bunu o kadar da kötü bir şey olarak görmeyebilirdim. Evet, gerçek Aviva'nın ağırbaşlılığı bende yoktu ancak bitmez tükenmez umudundan nasibimi almıştım. İşleri düzeltebileceğime inanabilirdim. Tabii Rahsan bu kadar kızgın gözükmeseydi.
Hâlâ odanın içinde volta atıyor, arada bir elini saçlarının arasından geçirip gözlerini kısarak çözüm yolu arıyordu. Sinirliydi ve bu sinirin sebebi bendim.
Kahrolduğum nokta da tam olarak buydu. İsteseydim böyle bir sonuç elde edemezdim. Zaten onları arkadaş yapma fikrinden de neredeyse vazgeçmiştim. Birbirlerine saygı duymaya başlamalarının bile birkaç hayat süreceğini düşünüyordum ve bu mesele canımı sıkıyordu ancak...böyle olsun istememiştim.
Bana kütüphanede gösterisinin bir sürpriz olmasını istediğini söylemişti ve duygularını kolay yansıtmasa da bunun için heyecanlandığını anlamak zor değildi. Üstelik ben de çok merak etmiştim, kitapta onun nasıl bir şey yaptığından bahsedilmemişti ve muhtemelen böylesi daha iyiydi çünkü Rahsan, yazarın ona layık göreceğinden çok daha fazlasını yapabilme potansiyeline sahipti. Ve ben bunun önüne geçmiştim.
Neden sadece çenemi kapalı tutamamıştım ki? Bunca zaman diken üstündeydim, adımlarımı da ince bir buzun üstünde yürüyormuşçasına dikkatli atmıştım. Şimdi kendime bazı konularda özgürlük tanımış olmam bu kadar pervasız hareket etme hakkını vermemeliydi bana. Nerede olduğumu asla unutmamalıydım.
Anksiyete bir yıldırım gibi vücuduma çarptığında Rahsan'a doğru adım atmak üzereydim. Dengemi yitirip sendeleyince masaya tutundum fakat elim mürekkep şişesine çarptı ve mürekkebin bir kısmı az önce üzerine yazdığım kâğıdın üzerine döküldü. Çıkan sesler yüzünden de Rahsan volta atmayı kesip bana doğru döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAN KARAKTER
FantasyEn sevdiğim kitabın içine yan karakter olarak düştüğümde tek bir görevim vardı : mutlu sonun gerçekleşmesini sağlamak. Her şey tam da olması gerektiği gibi gidiyordu─ta ki ben kötü karakterin dikkatini çekene kadar.