5_HIRSIZLAR'IN İNİ

12 5 1
                                    


Düşünmek, insanı yaralardı. En azından beni yaralıyordu. Sevmiyordum düşünmeyi işte. Düşününce, kendime zarar veriyordum. Ruhsal anlamda kendimi o kadar yaralıyordum ki, ben de bir süre sonra düşünmeyi bırakmıştım.

Mutlu olmak için fazla düşünme yeter.

Bilmemek her zaman en iyisidir, biliyorsanız bile bilmiyormuş gibi yapmalısınız. Bir şeyleri bilmemek her zaman sizi daha mutlu eder.

Zaten bu hırsızın teklifini de düşünmemek ve bilmemek için kabul etmedim mi?

Karnımdan gelen guruldamalarla gözlerimi şak diye açtım. Garip bir şekilde gökyüzünün resmedildiği tavana bakarken garip olan tek şeyin tavan olmadığını fark ettim.

Kafam da sanki gece boyu başımda davul çalmışlar gibi ağrırken yüzümü buruşturdum. Yattığım yerdeki yastığa yüzümü gömerek kısa bir çığlık attım. İçimden o kadar çok sızlanmak geliyordu ki kendimi kesiyorlarmış gibi hayal etmek üzereydim.

'Şimdi sakin ol ve evde olmadığının farkına var.'

Derin bir nefes çekerek "offf!" diye sızlandım. "Tamam ya ev-" derken zihnime dün gece davulun üzerindeki hallerim geldi ve bu sefer büyük bir "Ne!?" Çığlığıyla yataktan doğruldum.

Etrafa tamamen gökyüzü resmedilmişti ve yatak da beyaz ve yumuşacık olduğu için bir an kendimi bulutların üzerinde uyuyormuş gibi hissedince dudaklarım yaşadığım dehşete rağmen yukarıya doğru kıvrıldı.

Ve çok geçmeden sol tarafımdan demir bir kapı şak diye açılarak duvara savruldu. Kır anasını zenginsin ya.

"Ne oldu?" Diye bir ses duyunca kafamı kapıya çevirdim. Eben oluyor hırsızcığım, eben.

Akşamki hırsızla göz göze gelince uzun uzun bakıştık. Sonra ben yattığım yerde üstümü başımı kontrol ettim, oh giyiniktim. Ne? Nereden bileceğim kimin hastalıklı olup kimin olmadığını? Rastgelenle sevişemezdim, o ka.

'Onun kim olduğunu söyleyelim mi?'

'Bir sus artık!'

'Ama çok iyi değil mi?'

'Ne çocukların karışması mı?'

'Hayır, abisi.'

'Sus artık! Sen öldün libidon ölmedi!'

Bu garip ortama bir de gaipten gelen seslerim karışınca tüm sorgulayan bakışlarım hırsız'a döndü. Yataktan hızla çıkıp komidinde gördüğüm bir beyaz oyuncak arabayı kaparak adamın üzerine doğru yürüdüm.

"Ne işim var lan benim burada? Evim yok muydu benim? Sokakta mı yatıyorum ben it?" Diye bağırarak arabayı kafasına fırlattığımda kapının açık olan kanadının arkasına girdi ve güzelim araba demir kapıya çarpıp tekerleğini mezara yolladı. Hayırlı uğurlu olsundu.

Kafasını kapıdan uzatan hırsız, yerde mezara gitmek üzere bekleyen cenaze olarak son görevini yapan arabaya baktı. Sonra bana baktı.

"LAN O ARABA ENİS'İNDİ!" Diye bağırarak üzerime atıldığında çığlık atarak ben de ona atıldım.

'O şuanda ne yapıyor?'

'Hala alkolün etkisinde ona aldırma.'

'Peki Emek ne yapıyor?'

'O şuanda sinir krizinde. Ona da aldırma.'

Bir an, sadece bir an sonra ikimiz de yerde saç başa girmiş cebelleşiyorduk. Hayatımız buna bağlıymışçasına saçlarımıza yapışmış acımadan çekiyorduk. İt, çok acıtıyordu. Hırsla daha fazla çektim saçlarını.

RUH KAPANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin