11_CADILAR MECLİSİ

19 3 0
                                    

Keyifli okumalar♡

"Hu hu!" Diye seslendim. "Kimse yok mu?"

"Lan beni bağlarken sizi ayı mı yedi? Kesin beni de ölü zannedip bırakmıştır." diye seslendim ormana doğru. "Alo? Sinekler yedi beni diyorum!"

Elalemi kaçırıp bir odaya kapatılardı, bir sandalyeye bağlarlardı olmadı erkek başrole bağlarlardı ama beni ağaca bağlıyorlardı. Şans? Yüzüme ne zaman güleceksin kardeşim?

"Acaba arka tarafta bataklık falan mı var?" Dedim ve kafamı ağacın diğer tarafına uzatmaya çabaladım. Ama yok, bu daha fazla canımı yakmaktan bir işe yaramıyordu.

Evet, beni kaçırmışlar ve gövdesi neredeyse boyum kadar kalın bir ağaca bağlamışlardı. Tamam, abartmaya gerek yoktu ama kalındı işte. Bir de uyandığımdan beri kimse yoktu etrafta. O değil de, orman değil mi burası? Hiç mi hayvan olmaz?

Hafızamı zorladığımda bir kaç cümle duyduğuma emindim ama ne olduğunu hatırlayamıyordum.

"Ya biliyorum, oradasınız işte. Çocuk gibi niye saklanıyorsunuz?" Hayır, bilmiyordum. Sadece şansımı deniyordum, buradalarsa ses versinler diye.

Ve yalnızlıktan kendi kendime de konuşmaya başlamıştım çünkü gaipten gelen seslerim bir süreliğine gaiplere karışmıştı.

"Ya sizde gidecek zamanı buldunuz ha! Olur olmadık zamanlarda konuşuyordunuz ama." Aslında dün Ecel beni öptükten sonraki konuşmaları, son konuşmalarıydı. Ne yolda, ne mezarlıkta ne de burada konuşmamışlardı.

Beni Lahi ve Lana'nın mezarının yanından alanları bulduğumda onları yiyecektim. Başka çare yoktu, öldüremezdim ama azıcık yiyebilirdim.

Ofladım. Yine gözlerim doluyordu işte. Ben Lahi ve Lana ile vedalaşmamıştım ki daha. Sabah vedalaşmam ve oradan da bir psikoloğa görünmem gerekiyordu. Yoksa böyle allak bullak oluyordum.

Acaba halatları falan yiyip kaçsa mıydım?

"Galiba siz, beni burada hayvanlar yesin diye bağladınız ama hayvanlar beni yemez, ben onları yerim." Dedim sırıtarak. Sonra da başımı eğerek kollarımla ipi ağzıma gelecek şekilde kaldırmaya çabaladım. İpler çok sıkıydı ve ağzıma kadar uzamayacağı belliydi ama vazgeçmek, pek benimle uyuşan bir kavram değildi.

İstesem bile yanımdan geçmezdi.

"Tamam, midemi bulandırdın. Onu gerçekten yemeyeceksin değil mi?" Diyen melodik bir kadın sesi duyduğumda kafamı kaldırdım. Üzerinde siyah korseli bir elbise vardı, yine siyah dizlerine kadar gelen çizmeler ve kızıl saçları vardı.

"Hayır, ama muhtemelen gelmeseydiniz bir yolunu bulurdum." Dedikten sonra elbisesini tekrar süzdüm. "Üzerindekine bayıldım bu arada."

"Korseli elbiseleri hep çok sevmişimdir ve bilirsin, kraliçeler modaya uygun olabilmelidir." Dediğinde ritmik ve ahenkli adımlarla bana doğru yürüyordu.

Önüme geldiğinde gülümsedi ve beni inceledi. İnşAllah buradan sağ çıkardık.

"Gelebilirsiniz." Dediğinde yirmi kadar deri elbiseli kız ellerinde asalarla ağaçlardan atladı. Zarifçe yere inerek kahve deri botlarınının üzerinde zarif bir duruş sergilediler

Kahve kızlar bitince bu seferde her ağacın arkasından yeşil elbiselerle çok güzel görünen kızlar çıktı.

En sonunda da biraz karanlık görünen iki ağaç arasından kafaları koyu mor pelerinlerle kapalı beş kişi çıkarak kraliçe olduğunu söyleyen kadının arkasında durdular.

RUH KAPANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin