İYİ OKUMALARRR...
BÖLÜM ŞARKILARI
Ölüm Dansı- Dolu Kadehi Ters Tut
Hiç- Ufuk Baydemir
Senden Yoksun- Madrigal
''Gözlerinin kahvesine gömseler sesim dahi çıkmaz.''
Gıyas Ulukan...
Sessizlik, bazen huzur yerine ölümü getirirdi. Huzurlu bir hayat dilerdim Tanrıdan, fakat kader iplerini kendi elleriyle örmüştü. Ne mutlu bir yuva ne de güzel bir hayat kalmıştı bana. Zamanın yorgunluğu çökmüştü üstüme. Saat bir çark gibi dört dönüyor nehrin içinden süzülen su gibi akıyordu.
Yanımda nefes aldığım kadının kollarından şimdi uzak, bir mağaranın tozlu kenarlarında mekik dokuyordum. İpeksi saçlardan sıyrılıp taş yığınının içine hapsolmuştum.
Ne zamandan beridir bir kadının tenine hasret kalmıştım?
Kaç savaş geçirdim, kaç savaşı kazandım fakat bir kadının gölgesinde mağlup oldum. Beni öyle bir çıkmaza sokmuştu ki tüm her şey bir volkanın kıvılcımları gibi filizlenmişti içimde. Ölüm kokan gözler, çiçek gibi olan bir ten, ancak bir gölgeyi bu kadar etkisi altına alabilirdi.
Ölümü ona ancak isminde yakıştırıyordum. Mirin ismini hiç kimseye kullandırmıyordu ama bilmiyordu ki ben onun ismine ölüyordum. Ben onun her zerresine ölüyordum, adını adlandıramadığım his duvarı 30 yıllık hayatımı tamamı ile kontrol altına almıştı.
Onu araştırmaya başladığım zaman daha henüz yeni yeni ismi popülerleşmeye başlamıştı. Bir haber kanalına çıkmıştı, resmi koca ekranı kaplamış ciddi görüntüsü altında objektife bakmıştı. Tek odaklandığım nokta dudağının üstünde olan küçük beniydi. O siyah nokta öyle tanıdıktı sanki yıllardır hasretinden tutsak kalmıştım.
Dikkatimi tüm her şeyimi ona adadım.
Ne ilginçtir ki bir haber kanalından sadece resmini gördüğüm kadının şimdi ise kollarından sıyrılarak buraya gelmem.
Ona aşırı kaba ve saygısızca davranmıştım. Yaptığım hata bana çok büyük bir arbede yaşatmıştı. Takıntılı bir psikopat gibi kendimi ona adamam gizli sırlarını ortaya çıkarmam, öğrendiklerim beni mahvetmişti. Akıttığı gözyaşları için öyle çok kendimden nefret etmiştim ki kendimi kaybetmiştim.
Hırsım, merakım gözümü köreltmişti.
Hayatın bir vicdanı olmazdı, vicdanı kendi ellerimizle bizim toprağa ekip yeşertmemiz gerekirdi. Ahenk vicdanın tohumlarıydı, benimse bahçemde ekilen bir çiçekti.
''Komutanım daha da artmaya başladılar.'' Cenkay'ın konuşması ile zehir kokan gözlerim ona doğru döndü. Cenkay, benim askeri liseden arkadaşımdı. Aynı yerlerde çalışmış beraber silah arkadaşlığı yapmıştık, yapıyorduk. Ben yüzbaşı olduğum zaman, ekibimde yer almak istemişti. Teklifi ile Zehir ekibine onu da dahil etmiştim.
''Görüyorum,'' nefes alıp vermelerim sıklaştığında kaç adam olduğunu hesaplıyordum.
''Cenkay sen ve Miraç sol taraftan dolanacaksınız, Ayhan sende yanına çömezi al sağ taraftan, Kenan ve Serkan siz de benimlesiniz. Cengizhan da Ebru ile kalacak, gözcülük yapıp bize rapor verecek.'' Dedim oldukça ciddi bir sesle. Zehir timini kurmak için oldukça büyük çaba sarfetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEHRİN
Genç KurguYara... Kanar,acır sonra ise kabuk bağlardı. Zehir, aşkın ölümüydü. ... Ahenk Mirin Balaban. İşinde son derece ön planda olan başarılı bir Cumhuriyet Savcısıdır. Yaşadığı travmalar sonucunda işine hırsla bağlanmış güçlü bir kadındır. Bu kişiliğinin...