Sinirliydim, uzun zamandır bu kadar sinirli olmamıştım. İçimdeki öfke boğazımı sıkıyor, zar zor nefes almama sebep oluyor, ellerimi titretiyordu.
"Şimdi nerede?"
"Revirde efendim."
Yanımdaki adamı hızla ardımda bıraktım. Asansörün gelmesini bekleyerek vakit kaybetmek istemedim, merdivene doğru yöneldim. Attığım basamaklarda önüme bakmıyordum. Omzuma çarpan insanlar önce sesini yükseltecek oluyor sonraysa yüzüme bakmalarıyla kısık sesle özür diliyorlardı. Rütbe kısaca buydu, hatalı olsan bile insanlar senden özür dilerdi.
Üçüncü kata vardığımda adımlarımı daha da hızlandırdım. Nefeslerim dengesizleşirken kapıyı şiddetle açtım.
"Chuuya-san?"
Akutagawa tek kaşını kaldırmış şaşkınlıkla ve hafif endişeyle bana seslendi.
Ona bir şey demeden yanı başında duran doktora dönüp elimden geldiğince sakin konuşmaya çalıştım.
"Dışarı çık."
Doktor hiçbir şey söylemeden kafasını eğerek hızlıca odadan çıktı ve kapıyı kapadı. Akutagawa şimdi daha endişeli bakıyordu.
"Chuuya?"
Adımlarım yattığı yatağın yanında durdu. Elimi alnına yasladım. Sıcaktı, olması gerektiğinden daha sıcaktı. Teni solgundu, gözleri kızarmıştı. Bu hâliyle bile güzel bir adamdı Ryunosuke.
"Neden söylemedin?"
Az öncekine kıyasla sesim oldukça yumuşak ve kısık çıkmıştı. Kaşları normal halini almış dokunuşumla gözlerini bir süre kapatmıştı.
"İyi olduğumu düşünüyordum."
"Artık iyi olmadığından emin misin?"
Gözleri dünyada başka hiçbir şey yokmuşçasına bana odaklandı. Dudağının hafifçe titrediğini gördüm. Ne demek istediğimi anlamıştı.
Yerinden doğruldu yavaşça, sırtını yatak başlığına yasladı. Elim hareketiyle göğsüne düştü. Ben de usulca çektim elimi. Artık bana bakmıyor duvarı izliyordu. Düşünceleri arasında kaybolmuştu.
"Emin olduğum tek şey bu Chuuya. İyi olmadığım."
Gözleri daha da kızarmış ve gözyaşları yanağından çenesine akmış birkaçı ise gömleğine damlamıştı. Onu böyle görmek içimi parçalıyordu, güneşi gün ortasında yok etmişler gibi karanlıkta hissettiriyordu.
"Kimse tarafından sevilmedim, ailemin varlığı ve yokluğu birdi. Sevgiyi aramaktan vazgeçtim, ailemin vermediğini bana kimse vermez. Ama saygı Chuuya... Ben saygıyı kazanmak için her şeyimi ortaya koydum, saygı görmek benim hayat gayem oldu. Her seferinde kendimi daha da zorladım. Ağrıdan uyuyamadığım yüzlerce gecem oldu. Dayak yedim, aşağılandım. Orospu çocuğu Dazai'ye kendimi kabul ettirmek için senelerce uğraştım. Onun tarafından saygı görürsem herkes beni önemser sandım. Hiçbir zaman bana saygı göstermedi, kimse de beni sevmedi. Ben buyum Chuuya, bir hiç. İki saatlik filmde bir saniye görünen bir figüran. Sana niye mi söylemedim? Kendimi düşünmezken bir başkası mı beni düşünecek? Hangi masal kitabı bu?"
Gözyaşları durmaksızın akıyor, sesi buğulu çıkıyordu çenesinin titrediğini görünce durduramadım kendimi sarıldım beline sıkıca. Başını boynuma yasladı, gözyaşlarını boynumda hissettim, ellerimi saçlarına daldırdım. Artık hıçkırarak ağlıyor, titriyordu kollarımda. Kalbim onlarca parçaya ayrıldı. Burnumu saçları arasına daldırdım. Ben de onunla beraber ağlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights of Yokohama | Chuuaku
RomanceChuuya Nakahara, kaybettiği ışığı karanlıkta bulmuştu. Kitap kapağı: ©Ichikari 12.05.23