Son Akşam Yemeği

112 18 61
                                    


"Bana taşın."

Aniden ettiğim teklif Akutagawa'yı şaşırtmış içtiği çayın bir kısmını püskürtmüştü.

Masanın üstündeki peçeteyle dudaklarını sildi, boğazını temizleyip şaşkınlığını atamadığı belli olan yüz ifadesiyle bana baktı.

"Sana mı taşınayım?"

Arkama yaslanıp güven veren bir tebessümle kafamı salladım. Binada onu yeterince göremiyordum. Ayrıca hâlâ Gin haricinde biri ilişkimizi bilmediği için Akutagawa diken üstünde hissediyordu, bu da daha az görüşmemize neden oluyordu.

Uyandığımda gördüğüm ilk şey yüzü olsun istiyordum.

"Seni bu kadar görmek yetmiyor bana. Yanımda yönümde olmanı istiyorum."

Eliyle ağzını kapatıp yeri izlemeye başladı. Aramızda sessizlik oluştu, teklifimi düşünüyordu.

"Bana bir süre izin ver düşünmem için."

"Elbette, baskı altında hissetme. İstemezsen de anlayışla karşılarım."

Anlayışla karşılardım ancak gururum biraz incinirdi.

Tebessüm edip elimi tuttu, yavaşça baş parmağıyla avuç içimi okşadı. Artık temas etmekten o kadar da çekinmiyordu.

"Gin'le konuştun mu? Akşam yine içmeye gidelim diyordu."

Akutagawa'nın sorusuyla kafamı salladım. Gin'in bana haber vermeme gibi bir ihtimali yoktu, yakın arkadaşlığın yazısız kuralıydı bu: Bir şey planlanıyorsa mutlaka söylenirdi diğerine.

"Biliyorum. Ben de sana sormak istiyordum. Gitmek istiyorsan ben de gelirim."

Omuzlarını silkip kollarını kavuşturdu. Hevesli durmuyordu ama hevessiz de durmuyordu.

"En son içmeye gittiğimizde olanları hatırlıyor musun?"

Yüzü hafifçe kızarırken göz temasını kesti. Tavrı beni güldürürken uzanıp çenesini okşadım. Dokunuşumla yüzü daha da kızarırken gözlerime baktı. İçimdeki bir his o zamanla ilgili sakladığı şeyler var gibi diyordu.

Elimi yavaşça yanağına kaydırdım, dudağının kenarını okşadım. Bakışları benim dudaklarıma kayınca tebessüm ettim. Üstündeki etkim gururumu okşuyordu.

"Söylemek istediğin bir şey mi var?"

Yanağını elime usulca yasladı, onun beden dilinde bu "beni sev" demekti.

Yerimden kalkıp yanına oturdum. Sağ elimle ince belini sarıp sol elimle yanağını okşadım. Bu anı hiçbir ana değişmezdim. Kollarımın arasında onu sevmem için beklemesi bana duygusal olarak nirvana'yı görmüşüm gibi hissettiriyordu.

"Bakışlarını hep çekici buldum."

Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken boynuna bir öpücük bıraktım. Anlaşılan her göz göze geldiğimizde aklından bu geçiyordu. Boynunu yavaşça yaladım, elleri ensemdeki saçlarıma kaydı ve hafifçe çekti. Sırıtıp canını yakmayacak şekilde boynunu ısırdım sonra da geri çekildim.

"Sadece bakışlarımı mı?"

Anın etkisiyle kızaran yüzü biraz daha kızardı. Akutagawa'nın her şeyi ayrı güzeldi gözümde ama çok çabuk utanması ve kızarması kesinlikle apayrıydı benim için. Her saniye öpmeden durabilmem bile mucize gibiydi.

"Chuuya..."

Kısık sesli ikazı beni güldürürken başını göğsüme çektim. Ellerini belime dolarken saçlarını karıştırıp öptüm. Saçları çok güzel kokuyordu ve yumuşacıktı. Tüm gün kucağımda onu sevebilirdim ve bir an bile sıkılmazdım.

Lights of Yokohama | ChuuakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin