Derin bir nefes alıp duvardaki saati inceledim, haftalık toplantılardan birindeydim ve bazen sıkıcı olabiliyordu. Kouyou-san ve Mori-san karşımda oturuyor sırayla konuşuyorlardı. Aralarındaki en genç kişi bendim. Buna rağmen diğerleri kadar önemliydi konumum. Yeteneğimden en iyi şekilde faydalanabilmek için bu konuma getirilmiştim ama bir sorun göremiyordum, karşılığını bana eksiksiz veriyorlardı."Silahlı Dedektiflik Ajansı bu aralar fazlasıyla işimize engel oluyor. Dediklerimde siz de hem fikirseniz uygulamaya koymak isterim."
Kouyou-san'ın bakışları beni bulmuştu.
"Ben bir sorun görmüyorum."
"Benim için de uygun."
Mori-san onayımızı aldıktan sonra nazikçe gülümsedi, ellerini başının altında birleştirip önündeki dosyaları bana ve Kouyou-san'a verdi.
"Anlaştığımıza sevindim. Dosyaları lütfen inceleyin, bir sorun olmadığı sürece haftaya yine aynı vakitte görüşürüz."
Mori-san daha farklı bir strateji uygulamak istiyordu ama işe yarar bir plan mıydı deneyip görecektik. Önümdeki dosyayı aldım ve şapkamla selam verdikten sonra odadan ayrıldım. Sıradan bir pazartesiydi.
Asansöre ulaştığımda sıfıra bastım, aynaya tekrardan yaslanıp gözlerimi kapadım. Çok sürmedi ki asansör yavaşladı ama zemin kata vardığı için değildi. On beşinci katta durdu, kapının açılmasıyla saliselik süren şaşkınlığım sırıtmaya döndü. Akutagawa karşımda her zamanki güzelliğiyle duruyordu.
Beni görmesiyle yüzü gözle görülür şekilde kızardı, gözlerime bakmadan içeriye adımını attı sonra da yanıma yaslandı. Kafamı ona doğru çevirip bir elimle saçlarını okşadım.
"Daha iyi misin?"
"Chuuya üstünden iki gün geçti."
"Sorumun cevabı bu değildi bence."
Saçlarındaki elimi tuttu, ne yapmak istediğini idrak etmeye çalışırken işaret parmağını işaret parmağıma doladı. Yaptığı hareket boşluğa düşmüşüm gibi asansörün kapısını izlettirdi. Akutagawa'nın her teması heyecan verici bir o kadar da bağımlılık nedeniydi.
Hâlâ karşıya bakarken dudaklarını araladı. "Sırt ağrım geçti, baş ağrım da azaldı." Başını yavaşça omzuma yasladı, ağırlığını vermiyordu sadece dokunmak istemiş gibiydi.
Bir şey demeden baş parmağımla avuç içini okşadım. Yüzünü göremiyordum ama gülüşü kulaklarıma geldi, ben de güldüm o gülünce.
"Gülüşün çok güzel."
Cümlemi bitirmemle duraksadı, kafasını omzumdan kaldırıp diğer tarafı izlemeye başladı. işaret parmağı benimkinden ayrılacak gibi olduğunda parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdim.
Asansör ikinci kata gelmek üzereydi ve ben yanımdaki güzel adama yeterince doyamamıştım, vakit kaybetmeden asansörü durdurdum. Akutagawa'nın bakışları beni bulmuştu.
"Ellerimizi ayırdığımıza değsin değil mi?"
Üstüne doğru yavaşça yürüdüm, her adımımda sırtını aynaya daha çok yasladı. Aramızda çok az bir mesafe kaldığında, gözlerine baktım. Gri gözleri heyecan ve gerginlik barındırıyordu. Eldivenli ellerimle ellerini tuttum. Bir adım daha atarak aramızdaki mesafeyi tamamen kapattım, o sırada usulca kapanan gözlerini gördüm. Parmaklarını parmaklarıma doladı. Dudaklarımı varla yok arasında boynuna bastırdım. Yumuşak pürüzsüz teni sıcaktı, davetkârdı. Çok geçmeden bir kere daha öptüm boynunu, ellerini asansörün aynasına yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights of Yokohama | Chuuaku
RomanceChuuya Nakahara, kaybettiği ışığı karanlıkta bulmuştu. Kitap kapağı: ©Ichikari 12.05.23