Başıma şiddetli ağrılar giriyorken ofisimden Yokohama'yı izlemeye devam ettim. Dünden beridir düşünmekten başka bir şey yapamamıştım.Sabah Akutagawa benden önce çıkmıştı ve yüzünü de görememiştim. Yatak odasına girdiğimde şifonyerin üstünde arabamın anahtarının olduğunu gördüm. Arabanın kilidini açıp içine ve bagajına baktığımda hiçbir eşyanın olmadığını fark ettim.
Nereye gitmişti? Bana eve gidip eşyaları getireceğini söyleyen adam nereye gitmişti?
Başımı ovuştururken masanın üstündeki ağrı kesiciden bir tane daha aldım. Dünkü kırgınlığım yerini öfkeye bırakmıştı. Neyden, neden kaçıyordu? Kendi inatlaşıyorsa aynısını yapardım. Konuşmak istediğimi açıkça gösterirken tek kelime etmemesi ve benden kaçması çok anlamsızdı.
Mesai bitmek üzereyken Gin'i aradım. Sesimdeki kırgınlık onu endişelenirken ofisime geleceğini söyledi. Birinin fikrine ihtiyacım vardı.
Yaklaşık beş dakika sonra kapım çaldı ve seslenişimle Gin içeri girdi. Yüzündeki telaş içimi daha da burktu. Asıl çaresizliği şimdi hissediyordum, elimden sadece düşünmek geliyordu.
"Chuuya-san?"
Gin masaya doğru yaklaşıp sandalyenin yanına oturdu. Gin'in seslenişiyle göz yaşlarım aktı, şekeri elinden alınmış çocuk gibi hissediyordum.
"Chuuya-san... Ne oldu?"
Göz yaşlarımı silip derin bir nefes aldım. Güzel bir soru sormuştu. Cevabını ben de bilmiyordum.
"Bilmiyorum Gin. Bilmiyorum. Her şey tersine döndü bir anda."
Gin kaşlarını çatarken anlamaya çalışıyordu. Elini omzuma koyup hafifçe pat patladı.
"Dün Akutagawa saat sekiz gibi evden birkaç eşya alacağını söylerek çıktı. Yanında gelmeyi teklif ettim ama gerek olmadığını söyledi, hiçbir sorun yoktu o zaman."
"Sonra..?"
"Sonrasını ben de bilmiyorum. O gittiğinde uyuyakalmışım, uyandığımda saat birdi. Akutagawa'dan ne arama ne mesaj vardı. Aceleyle peşine düşecektim ki kapı açıldı, çıkageldi bir anda. Heyecan ve endişeyle konuşmasını beklerken yüzüme bile bakmadı. Sarılmaya çalıştığımda ellerimi çekti, sabah beklemeden çekip gitti. Anlamaya çalışıyorum ne olduğunu. Ne yaptım bilmiyorum."
Gin'in kaşları daha çok çatılırken çenesini sıvazladı. Birkaç dakika sessizlik oldu aramızda. Ben düşüncelerimde tekrar boğulurken Gin beni böldü.
"Chuuya, abim böyledir."
Kaşlarım çatılırken ne demek istediğini anlamadım.
"Bir sorun varsa çözmez ve kendince uzaklaşır. Uzaklaşınca problem çözüldü sanar. Ne olduğunu tahmin edemiyorum ama senden uzak durması problemi yok saymak istediği için."
Gözyaşlarımı silip masanın üstündeki bardaktan bir yudum su aldım. Gin'in dediği mantıklıydı ama onu nasıl konuşturabilirdim ya da kendime yaklaştırabilirdim bilmiyordum.
"Ne yapmalıyım?"
Gin derin bir nefes alırken omuz silkti.
"Ben de bilmiyorum. Abimin özel hayatındaki bir sorunu çözebildiğini hiçbir zaman göremedim."
Kırık bir tebessüm yüzümde yeşerirken onu onayladım. Bu halihazırda tahmin ettiğim şeylerden biriydi.
"Eve hemen gitmek istemiyorum."
"O da öyle düşünüp gitmez zaten."
Sinirle kahkaha atıp yerimden kalktım. Gin ani hareketimle tökezlerken o da ayağa kalktı. Telefonu cebime atıp şapkamı taktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights of Yokohama | Chuuaku
RomanceChuuya Nakahara, kaybettiği ışığı karanlıkta bulmuştu. Kitap kapağı: ©Ichikari 12.05.23