Güne Değmeyen Güneş

102 20 52
                                    


Sabahın ilk ışıkları odayı aydınlatmaya başlamıştı. Gözüme bir gram uyku girmemişti, çalışmak için masanın başına geçtiysem de odaklanamamıştım. Zorlanacağımı biliyordum ve bunu göze alarak başlamıştım bu ilişkiye.

Ebeveyn banyosuna girip suyu açtım, gözlerim uykusuzluktan kızarmıştı ve Akutagawa'nın endişeleneceğini biliyordum. Sakallarımın hafifçe çıktığını görünce tıraş etmek istedim, yüzümü pürüzsüz seviyordum.

Yüzümü iyice ıslatıp tıraş köpüğünü yaydım. Tıraş bıçağını önce çene çizgimde gezdirdim, sonra da çenemi tıraş ederken banyonun kapısı açıldı, Akutagawa'yı görmeyi beklemediğim için de çenemi kestim.

Bir tepki vermeden aynadan Akutagawa'nın uykulu yüzünü incelerken kan damlası çenemden boynuma doğru süzüldü. Akutagawa yarı kapalı gözleriyle omzunu başıma yaslayıp ellerini belime sardı. Yüzü omzuma gömülüydü, adeta ayakta uyuyordu. Sarılmasıyla içim ısınırken çenemi hafifçe kaldırıp aynadan yaraya baktım. Her zamankinden daha derin kesmiştim, jilet yarası acı değil de kaşıntı veriyordu bana. Kan damlası boynumdan göğüs kemiğime doğru yol alırken başka bir damla da boynumdan akmaya başlamıştı. Çenemi biraz daha dikkatle tıraş ederken Akutagawa kafasını kaldırdı ve aynadan gözleri beni buldu. Uykulu gözleri kanı görmesiyle tamamen açılmıştı ve tedirgin bir şekilde bakıyordu.

"Chuuya, ne yaptın sen?!"

Kulağımın dibinde bağırmasıyla tebessüm ettim sonra da tıraş bıçağını lavabonun üstüne bıraktım. Bıyığımda hâlâ tıraş köpüğü vardı ve ben komik durduğuna emindim.

Akutagawa ellerini belimden ayırıp lavaboyla arama girdi. Gözleri bir çenemde bir de göğsümde gezerken eliyle göğsümdeki kan damlasını sildi. Endişeli bakışları etrafta bir şeyler ararken ecza dolabını görmesiyle içinden pamuk, tentürdiyot ve yara bandı çıkardı. Pamuğun bir kısmını ıslatıp boynumdaki ve göğsümdeki kan izlerini sildi. Bir kısmıyla yaranın üstündeki kanı temizledi, diğer kısmına da tentürdiyot döküp dikkatle yaraya bastırdı. Pamuğu çeneme bastırırken gözleri gözlerimi buldu. Gözündeki endişeyi ve kızgınlığı fark etmemenin imkanı yoktu.

"Niye dikkat etmiyorsun? Ayrıca gözlerin neden kızarmış senin?"

Her cümlesinde tedirginliği artarken ellerimi yanaklarına yaslayıp alnını öptüm. Dudaklarımı alnında dinlendirdim, çok özlemiştim ve fiziksel olmadığını biliyordum.

"Gece uyku tutmadı pek, sen de içeriye girince bir anda neye uğradığımı şaşırdım. Endişelenme lütfen, bir şeyim yok."

Bıyığımdaki tıraş köpüğünün bir kısmı alnını öpmemle ona bulaştı. Gülerek elimle alnındaki köpüğü temizledim. Daha fazla endişelenmesini istemiyordum.

"Neden uyuyamadın?"

Sesi alçalırken bakışları yumuşadı, pamuğu çenemden çekip kanın artık akmadığına emin olduktan sonra yara bandını dikkatlice çeneme yapıştırdı.

"Seni düşünüyordum."

Yalan değildi, onu düşünmüştüm.

"Yanındayken de mi düşünür oldun?"

Tebessüm ederek söylediğine ben de güldüm. Sandığı gibi düşünmemiştim ama sorun değildi, bu konuyu kendi açmadığı sürece açma düşüncem yoktu.

"Bıyığımı kesmedim."

Elim tıraş köpüğüne uzanırken köpüğü elimden aldı. Kendi eline sıkarak bıyığıma sürdü.

"Ben yapacağım, ikinci bir kaza istemiyorum."

Hay hay der gibi omuz silktim, gözlerim gözlerine bakarken onun gözleri benim dudaklarımdaydı. Tıraş bıçağını usulca dudağımın üstünde kaydırdı. En son da sus çizgimin üstünü aldı. Geri çekilecek yeri olmamasına rağmen kafasını hafifçe geriye yatırıp yüzümü inceledi. Sonuçtan memnun kalmış olacak ki gülümseyip kollarını boynuma sardı.

Lights of Yokohama | ChuuakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin