"Cidden başka bir faaliyet yok muydu?"Akutagawa'nın isyan eden sesiyle güldüm, Gin ise kaşlarını çatmış ikimize sinirle bakıyordu.
Tam olarak ucu bucağı görünmeyen bir golf sahasının ortasındaydık. Akutagawa siyah bir şort, siyah bir tişört giymiş golf sopasını nasıl tutması gerektiğini düşünürken arkasında benzer kıyafetlerle duruyordum. Gin ise bizim aksimize sahadaki karınca gibi görünen insanlar gibi beyaz giyinmişti. Golf sahasında beyaz giymeyen iki akıllı vardı onlar da bizdik.
"Sana da spor beğendiremiyorum. Futbola çok yorulurum dedin, basketbola yeteneğim yok dedin, yüzmeye de soyunmak istemiyorum dedin."
Akutagawa omuz silkerken daha çok güldüm, Gin ise neye gülüyorsun sen der gibi kaşları çatık baktı bana.
Gülüşümü gizlemeye çalışırken etrafı izledim, siyah beyzbol şapkamı düzelttim. Bugün izin günümüzdü, Akutagawa'yla bugün için bir şeyler planlamayı düşünürken Gin'in beni aramasıyla planımızı değiştirmiştik, muhtemelen Akutagawa'nın huysuzluğu da baş başa vakit geçiremediğimiz içindi.
Akutagawa hafifçe eğilmiş golf topunu hedefleyerek atışını yapmıştı. Top gitmişti ama bayraktan hayli uzaktı. Önceki sekiz atışı gibi bu da isabetsizdi. Yüzünü göremesem de sinirlendiğini hissedebiliyordum. En sonunda biraz yardım etmemin sakıncası olmayacağını düşündüm, profesyonel değildim ama az çok oynayabiliyordum.
"Ryunosuke, yardım etmemi ister misin?"
Yüzündeki hırslı ifade yardım teklifimle biraz yumuşamış kafasıyla onaylanmıştı.
Gin'in bakışlarını üstümüzde hissediyordum ama gerilmiyordum. Aramızdakileri ondan gizlemek gibi bir düşüncemiz yoktu, zaten revirdeyken görmüştü bizi.
"Az önceki gibi dur."
Bir elimle belini kavrayarak hafifçe eğilmesine yardımcı oldum. Dokunuşumla biraz kasıldığını hissettim, yavaşça belini okşadım. Onun olduğu yerde odağımı kaybetmem saniyelik bir şeydi.
"Rahat olmaya çalış. Sopayı ne sıkı tut ne de rahat bırak."
"Bu şekilde iyi mi?"
"Evet, şimdi onun bir top olduğunu hatırlayarak vur."
Bayrak yaklaşık yirmi beş metre uzaklıktaydı ama tüm atışları sahanın dışına gitmişti, gücünü kontrol edemiyordu. Küçük çocuk gibi topla inatlaşması beni güldürse de ciddiyetini bozmak istemediğim için belli etmedim.
Vuruşu yapabilmesi için geri çekildim ve Gin'in bana göz kırptığını gördüm. On beşlik liseliler gibi göründüğümüzün farkındaydım ama sorun değildi, biz on beşimizi de yaşayamamıştık.
Akutagawa onu yönlendirdiğim şekilde sopayı kaldırdı ve topa az öncekilerden daha yavaş vurdu. Top deliğe girmese de yaklaşık iki metre yakınında durdu, diğerlerine göre gayet iyi bir atıştı.
Sopayı arkasına alarak tuttu, atışından memnun olmuş olacak ki yüzündeki hırslı ifade kaybolmuştu. Başta sırayla atış yapacağımızı söylemiştik ancak karşımdaki güzelliğin atamadığı her seferde hırs yapmasıyla sırayı pas geçmiş onu tatmin edecek bir atışı beklemiştik.
Saçlarını kibarca karıştırdım. Yüzü hafifçe kızarmıştı ama gülüşünü gizlemedi. Onay bekleyen bir çocuk gibi duruyordu ve bu beni de güldürdü.
"Beyler müsaade ederseniz sıra bendeydi."
Gin'in müzip gülüşü beni daha çok güldürürken Akutagawa daha da kızarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights of Yokohama | Chuuaku
Roman d'amourChuuya Nakahara, kaybettiği ışığı karanlıkta bulmuştu. Kitap kapağı: ©Ichikari 12.05.23