"Bu gece bitmeden flash belleği göndermiş ol Chuuya."Dazai arabayla sokaktan ayrılırken ben tamamen Akutagawa'yı düşünüyordum. Biliyordum, yapay dünyası ve algısı bu gece tuz buz olmuştu. Ancak onun için bundan daha iyi yapabileceğim bir şey yoktu. Gözünde büyüttüğü adamdan bu takdiri ve özrü duymasaydı hiçbir zaman kendi hayatını yaşayamayacaktı. Dazai'nin gölgesinde yaşamaya devam edecekti.
"Evine vardığında posta kutunun içine bak."
Dazai bir şey demedi ve telsiz konuşmasını kesti. Ben de tek taraflı kulaklığı çıkartırken keskin nişancı tüfeğimi indirdim. Ayağa kalkıp çatının etrafındaki keskin nişancılara işaret verdim. İşaretimle hepsi toplandı ve binayı terk etti.
Tüfeğimi omzuma dayayıp son kez Akutagawa'nın evine baktım. Yatak odasının ışığı yanıyorken yanında olmayı diledim ancak aramıza sadece fiziksel bir uzaklık yoktu. Akutagawa için hayatının en zor gecesi olacaktı ve ben yanında değildim. Onun için çabalasam da az önce gördüklerim kırılan kalbimi tekrardan kırmıştı. Nihayetinde ben de bir insandım ve onu manipüle eden orospu çocuğunu kıskandığım için kendimden utanıyordum.
Elimi kolumu sallayarak binanın yangın merdiveninden dışarı çıktım. Tüfeği sırtıma asıp kaskımı taktım ve motorsikleti çalıştırdım. Eve doğru yol alırken başıma tekrardan şiddetli bir ağrı girdi. Yol kenarında durup kaskımı çıkardım ve kaldırıma oturdum.
Bu olaylar beni zihinsel olarak yıpratmıştı ama fiziksel olarak da yıpratmaya başlamıştı. Çektiğim ağrı daha önce baş ağrısı tatmayan bünyem için çok fazlaydı.
Derin nefes alırken Yokohama'nın limanını izledim. Şehir ışıkları gözümü alırken tebessüm ettim. Birkaç kişi arkamdan geçip konuşuyorlardı, adamın biri bağırarak şarkı söylüyordu, bir kadın da köpeğini gezdiriyordu. Köpek yanıma doğru geldi ve kargo pantolonumu yaladı. Köpeğin sahibi kadınsa sırtımdaki keskin nişancı tüfeğini gördüğü için olsa gerek çığlık atarak köpeğin tasmasından çekerek uzaklaştı.
Kadının delirmiş gibi attığı çığlıkları ve köpeğin havlamaları her yeri inletirken kahkaha attım. O kadar halktan uzaktım ki sırtımdaki silahın insanları korkutabileceğini düşünmemiştim.
Hava almak baş ağrıma iyi gelmişti, ayağa kalktım ve kaskımı taktığım gibi eve sürmeye başladım. Artık geriye çekilip olayları akışına bırakma zamanım gelmişti.
Villaya ulaştığımda kaskımı çıkardım. Bu evde Akutagawa'yla yaşayamadıklarım bana yaşadıklarımdan daha çok koyuyordu. İşten geç geldiğimde kapıyı bana açması ve sarılması en basit isteklerimden biriydi ama olmamıştı.
Kapıyı anahtarla açtım içeri zifiri karanlıktı. Aşağı kata inerken otomatik ışıklar yandı, bilardo odasına girip silahımı dolaba yerleştirdim. Kutlanması gereken bir geceydi belki de bu ama ben Akutagawa'nın sevinç değil de üzüntü ve boşluk hissettiğini bildiğim için içkilere dokunmadım ve yatak odama çıktım.
Üstümdeki siyah yeleği ve siyah tişörtü çıkartıp yatağın üstüne attım. O sırada da telefonum çaldı. Gördüğüm numarayla kim olduğunu tahmin etmiştim.
"Orospu çocuğu. Bu nasıl video?"
Dazai'nin öfkeli sesiyle aklımdan tamamen çıkmış küçük detayı hatırladım.
"Ne var ki? Dediğimi yaptım işte."
"Sikik herif. Bir saniye Odasaku konuşuyor sonra video kesiliyor sonra da el hareketi çekiyorsun."
Kahkaha atarken keyfim yerine geldi. Evet Dazai'ye gerçekten hiç görmediği bir video atmıştım ama videoda birer saniyelik kesitler vardı. Bir saniye Odasaku konuşuyor bir saniye de Dazai'ye el hareketi çekip sövüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights of Yokohama | Chuuaku
RomanceChuuya Nakahara, kaybettiği ışığı karanlıkta bulmuştu. Kitap kapağı: ©Ichikari 12.05.23