Beyaz gömleğimin yakasını ütülerken telefonum çaldı. Arayan Karma'ydı. Ütüyü kenara koyup telefonu açtım."Karma?"
"Chuuya-san dediğiniz gibi konuyu araştırdım. Saat 17.05 gibi çıkacak iş yerinden."
Sırıtıp kafamı salladım.
"Aferin, yarın ofisime gel. Yüz yüze konuşmak istediğim bir konu var."
"Nasıl isterseniz Chuuya-san."
Telefonu kapatıp yatağın üstüne fırlattım. Karma'yı sağ kolum olarak ayarlayacaktım.
Ütüyü tutup gömleğin yakasını tekrardan ütüledim. Gömleği askıya asıp yeleğimi ütülemeye başladım. Saat 16.25'ti. Yeterince vaktim vardı. Ütü masasının üstündeki şarap kadehimden bir yudum aldım. Bugün keyfim yerindeydi. Gin ve Tachiara bana yardım etmişlerdi ve evi temizlemiştik. Yardımlarını karşılıksız bırakmayacaktım.
Yeleğin sırtını da ütüledikten sonra askıya astım. Mori-san beni bugün aramış ve bir sorun olup olmadığını sormuştu. Ben de sorun olmadığını biraz istirahat etmek istediğimi ve yakında binaya döneceğimi söylemiştim. Doğrusu gitmesem de sorun olmazdı, sadece düzenli olarak gitmeme alışıktı herkes.
Kadehin sonunu görürken ütünün fişini çekip ütü masasıyla beraber kaldırdım. Üstümdeki siyah düz tişörtü çıkartıp yatağın üstüne attım ve beyaz gömleğimi giydim. Altımdaki siyah, dizlerimin üstüne gelen, şortu da tişörtün yanına gönderdim ve siyah pantolonumu giydim. Yeleğimi, ceketimi ve artık benimle bütünleşmiş trençkotumu da giydikten sonra aynadan kendimi inceledim.
Gözlerim eskisi kadar kırmızı durmuyordu. Biraz toparlanmıştım.
Giyinme odasındaki eldivenler için olan bölmeden siyah bir çifti seçip giydim. Şapkamı da taktıktan sonra buruk bir tebessüm yerleşti suratıma. Şu üç günde öyle çok yıpranmıştım ki bir yerden başlamam gerektiğini düşünüp kendimi zorlamıştım iyi giyinmek için.
Telefonumdan saati kontrol ettim 16.43 olmuştu.
Range Rover'in anahtarını araba anahtarlığının arasından seçip merdivenlerden aşağı indim. Etraf çok temiz ve güzel görünüyordu. Bir an hizmetçi olarak Tachiara ve Gin'i mi işe alsam diye düşünüp güldüm.
Arabanın kilidini açıp saati bir daha kontrol ettim 16.50 olmuştu. Motoru çalıştırıp park alanından çıktım, kapı açıldı ve ben sokaktan dönerken kapandı. Biraz sonra rahat edecektim, dertlerim bitecekti.
On dakika sonra Silahlı Dedektiflik Ajansını görecek şekilde arabayı park ettim. Elimi ritim tutarak yan koltuğa vuruyordum, uzun zaman sonra heyecanlı hissediyordum. Saat 17.05 oldu ki birkaç saniye sonra Dazai binanın dışına çıktı. Gülümseyip Karma'ya güvendiğim için kendimi tebrik ettim.
Dazai ışıklardan dönmek üzereyken ben de arabamı çalıştırdım. Üşengeç orospu çocuğunun evi ajansa yakındı.
Bir otobüse bindi, ben de peşine düştüm. Karma'nın söylediği gibi iki durak sonra indi. Ben de arabayı park edip yürüyerek takip etmeye başladım. Evi ara sokakta kalıyordu bu da hayli işime geliyordu. Dazai ara sokağa girdiği gibi arkasından hızla hareket edip boğazına bıçak dayadım.
"Sana da merhaba Chuuya."
"Zaten tahmin etmiştim, biliyordum ayakları yapma sikerim."
Gülüp ellerini yukarı kaldırdı.
"Hayır, bu sefer acemi biriyle çalışmamışsın anlaşılan. Bıçağı tutuş şeklinden ve eldivenlerinden tanıdım sen olduğunu. Önümü dönebilir miyim artık?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights of Yokohama | Chuuaku
RomanceChuuya Nakahara, kaybettiği ışığı karanlıkta bulmuştu. Kitap kapağı: ©Ichikari 12.05.23