"Bugün depoları teftiş edebilir misin Chuuya-kun? Aldığım duyumlara göre birkaç kişi sızıntı yapıyormuş, senden kontrol edip doğruysa önlemini almanı rica edeceğim."Elinde kalemini çeviren Mori-san'ın cümlesini bitirmesiyle onu onayladım. Beni eğlenceli bir gün bekliyordu.
"Siz nasıl isterseniz. Güvenli hâle geldiğinden emin olacağım." Cümlemi bitirmemle gülüşü genişledi. Ellerini başının altında birleştirdi. "Buna hiç şüphem yok ama tek gitmeni istemiyorum. Her zamankinden biraz daha farklı bir ortam olacak, Lonca'nın birkaç üyesinin işin içinde olduğunu duydum. Bu yüzden Akutagawa'ya da haber verdim. Beraber gideceksiniz."
Duyduğum isimle şaşkınlığımı gizlemeden edemedim beraber Akutagawa ile çalıştığımız bir görev olmamıştı. Mori-san bizi aynı operasyonun farklı yerlerinde görevlendirmeyi tercih ederdi. Ortada anlaşılan ciddi bir sorun vardı.
"Nasıl uygun gördüyseniz." Şapkamı çıkarıp selam verdim. Arkamı döndüğümde "Güle güle git Chuuya-kun." Dediğini duydum ama tekrar konuşmaya yeltenmeden dışarı çıktım.
...
Beklediğimden sessiz bir ortam vardı. Deponun duvarına yaslanmış karşımdaki siyah saçlı adamı seyrederken ara ara bakışları bana değiyor sonra da etrafı inceliyordu. Anlaşılan daha önce bu depoya gelmemişti.
"Buraya ilk defa mı geldin Ryunosuke?" Hafif tebessümle sorduğum soru onu gafil avlamış gibi aniden bana baktı. Sanırım sessizliği bozmayacağımı düşünüyordu ama çok yanılıyordu, bu adamın sesi hoştu, duymak için güzeldi.
Boğazını hızlıca temizledi eliyle ağzını kapattı. "Evet, böyle bir depoya sahip olduğumuzu bilmiyordum." Onu çok görmesem dahi bu hareketin alışkanlığı olduğunu biliyordum. Elleriyle ağzını kapatır, birkaç kere öksürür daha sonra da güzel sesiyle az ve öz konuşurdu, hatta bazen konuşmazdı. Sanırım o gece konuşmasını sağlayan tek şey içkiydi ve ben daha farklı düşünmüştüm.
"Hazırsan içeri girelim mi?" Sesimdeki ciddiyetle yüzü her zamanki halini aldı. Başıyla beni onayladı. Bu hareketiyle önden kapıyı hızlıca açtım ve ellerimi cebime sokarak etrafa göz atmaya başladım. Arkamdaki adım sesleri depoda yankılanıyor kapının gıcırtısı kulaklarımı rahatsız ediyordu. Ortamda birkaç konuşma sesi duyuluyordu ama boğuk ve anlaşılmaz seslerdi.
"Kimse yok mu?"
Sesim tekrardan yankılandı birkaç saniye geçmeden depo amiri olduğunu düşündüğüm bir adam bize doğru gelmeye başladı.
Hafif göbekli, yaşı tahminimce elliye merdiven dayamış, saçları sarı adam önümde eğilerek konuştu.
"Chuuya-san hoş geldiniz. Biz de sizi bekliyorduk."
"Sorun nedir?"
Soru sormamla yüzü mahçup ve suçlu bir ifadeye büründü. Kafasını aşağıya eğdi. "Birkaç gecedir belli saatlerde depodaki kıymetli eşyalar kaçırılıyor. Kim olduklarını bilmiyoruz kayıtlarda sarı saçlı bir adamla siyah saçlı bir adam görünüyor." Duyduklarımla sırıtmadan edemedim sanırım eski düşmanlarımız tekrar bir yenilgi istiyordu, bu Lonca üyelerini iyi biliyordum.
"Saat kaçta oluyor bu olay?"
"Gece iki üç sularında efendim."
Duyduklarımla onu onayladım şu an saat 01.08'i gösteriyordu.
"Depoyu boşaltın, saat iki buçuk olduğunda görevliler geri gelsinler."
"Emredersiniz."
Adam tekrardan önümde eğildi ardından geldiği yere geri döndü ve çok sürmeden kendiyle beraber beş altı kişi yanımızdan geçerek depodan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights of Yokohama | Chuuaku
RomanceChuuya Nakahara, kaybettiği ışığı karanlıkta bulmuştu. Kitap kapağı: ©Ichikari 12.05.23