Sırtım yatak başlığına yaslı otururken Akutagawa'ya baktım. Yanı başımda yüzü bana dönük şekilde sol elimi tutarak uyuyordu.Sağ elimle yatak örtüsünü üstüne örttüm. Pencere ve kapı açıktı hasta olmasını istemiyordum. Kapıyı kapatmak için kalkacaktım ama Akutagawa elimi çok sıkı tutuyordu. Onu bırakmamdan korkuyordu.
Dudaklarımda acı bir tebessüm belirdi. Akutagawa zaafımdı benim. Uğruna harcamayacağım insan yoktu bunların arasında ben de vardım.
Şifonyerin üstünden telefonumu aldım. Gin'e Akutagawa'nın geri döndüğünü yazdım. Saat gece dörttü, muhtemelen sabah görürdü. Kendi derdimle uğraşırken Gin'i de ihmal etmiştim. Dün beni sevinçle aramıştı, Tachiara'nın ona açıldığını ve şu an beraber olduklarını söylemişti. Akutagawa'dan başka bir şey düşünemediğim için bu habere yeterince sevinememiştim, telafi etmem gerekiyordu.
Akutagawa yerinde kıpırdandı, elimi daha çok sıkarken burnunu yastığına sürttü. Hareketleri beni güldürürken saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdım. O kadar tatlıydı ki ısırmak istiyordum.
Sırtımı yatak başlığından ayırdım ve Akutagawa'nın yanına uzandım. Yüzlerimiz arasında çok mesafe yoktu, ben de yüzünü inceledim. Dudağı biraz şişmişti. Burnu ve göz altları kırmızıydı. Göz kapakları hafif şişti. Çok yıpranmıştı, gerçekliğe uyanmasa çok daha fazla yıpranacaktı.
Kabus gördüğü ilk günden itibaren bugünün geleceğini ön görmüştüm. Bu sorunu çözmeden sağlıklı bir ilişki yaşayamayacağımızı da biliyordum. Yine de ona karşı koymak mümkün olmamıştı, iplerimi onun eline vermiştim. Şimdi ise yanımda mışıl mışıl uyuyordu ve kabus görmediğine emin olana kadar uyku uyumaya niyetim yoktu.
Akutagawa tekrardan kıpırdandı bir bacağını bacaklarımın arasına yerleştirdi. Kaşları biraz çatıldı sonra da gözlerini hafifçe araladı. Bana kısık ve şiş gözlerle bakması çok şirin gelmişti.
"Sen neden uyanıksın?"
Fısıltısı dudaklarıma çarparken ne diyeceğimi ben de bilemedim.
"Seni izliyordum."
Homurdanıp üstüme uzandı ve burnunu göğsüme sürttü. Elleri belimi sardı sıkıca. Onunla ilk defa bu kadar samimi yatıyorduk desem yeriydi.
"Chuuya... Uyu."
Uykulu sesi tebessüm etmeme neden olurken saçlarını usulca okşadım. Yerinde kıpırdanıp boynuma sokuldu. Sırtını sıvazladım yavaşça, mırıltıları arttı. Kedi gibi tepki vermesi beni daha çok güldürürken şakağını öptüm.
Birkaç dakika sonra hareketleri tamamen durağanlaşırken ben de huzurla gözlerimi kapattım.
...
Sabah gözlerimi araladığımda Akutagawa yatakta değildi. Telaşla yataktan kalkıp banyoya ve giyinme odasına baktım, ortalıkta yoktu.
Kalbim şiddetle atarken merdivenlerden aşağıya hızla indim. Mutfaktan tabak ve bardak sesleri geldiğini duyunca derin bir nefes aldım. Bir an gittiğini düşünmüştüm ve çok korkmuştum.
Mutfağa girdiğimde Akutagawa'nın kahvaltı hazırladığını gördüm. Dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi kaşları çatıktı. Ben buradayım demek için boğazımı temizledim. Yüz ifadesi yumuşarken tebessüm etti. Yanına adımlayıp beline sıkıca sarıldım, hiç beklemeden kollarını boynuma sardı.
"Sürpriz yapacaktım ama sen bana sürpriz yaptın."
Boynunu öpüp tebessüm ettim, özlemden gözlerim doluyordu. Ellerini saçlarımda gezdirdi usulca. Hem yeni uyanmanın etkisiyle hem de onun dokunuşlarıyla gözlerim kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lights of Yokohama | Chuuaku
RomanceChuuya Nakahara, kaybettiği ışığı karanlıkta bulmuştu. Kitap kapağı: ©Ichikari 12.05.23