𝘉Ö𝘓Ü𝘔 25: 𝐁İ𝐑 𝐀𝐍, 𝐅𝐀𝐑𝐊𝐋𝐈 𝐇𝐀𝐘𝐀𝐓𝐋𝐀𝐑

63 3 10
                                    

Şarkılar;
Bir Hadise Var - Mabel Matiz,
Here With Me - d4vd,
Sen Ağlama - Badem.

Gözyaşlarım acımın bir göstergesiydi.
Ulaş'ı böyle gözleri kapalı görmek ilk defa canımı çok yakmıştı.
Normalde olsa uyurken o güzel yüzünü izlemek için fırsat kollardım ama şimdi o güzel yüzü bana huzur vermiyordu.

Hastaneye yakın olduğumuz için ambulans çok beklemeden gelmişti.
Gözlerimin önünde sedyeye yatırıldı.
Ambulansa gelinlikle sığamayacağım için beni almadılar yanına.
Ölsem de unutmayacağım bir andı bu.
O sırada etrafı dağıttığımın farkında bile değildim.

"Bırak beni!" diye ağlıyordum, ambulansın peşinden koşmaya çalışıyordum.
Beni tutan kimdi, hayır, kimlerdi bilmiyordum ama o an onları defalarca iteklemiştim.

Ulaş, o gün demişti ki 'eğer bana bir şey olursa kaçarsın'.
Elbiseyle nasıl kaçayım, topuklu ile koşamam ki, demiştim.
O zaman aklıma gelmemişti Ulaş'a bir şey olursa arkasından topuklu da olsa elbise de olsa nasıl delicesine koşacağım...

"Sevgi! Dur artık!" cümleleri kime aitti, beynim bunu ayırt etmek için oldukça meşguldü.
"Arabayla gidelim, niye koşuyorsun ki?"
"Sevgi bak arabalar çarpacak!"

Yeşil ışık mı yanıyordu, benim için kırmızıydı.
Kornalar mı çalınıyordu bana, benim için sessiz sedasızdı.
Yol mu uzundu, benim için şuradan şurayaydı.

"BIRAK!" diye bağırdım son kez.
Ayaklarım birbirine dolandı, bir korna sesi duydum.
Araba tam duramadı ama o kadar hızlı da çarpmadı.
Evet, araba çarpmıştı, yere düşmüştüm dizlerimin üzerine.
Ağlamaya devam ediyordum, ayağa kalkacak gücü kaybetmiştim.
"AHH!"

"Sevgi, iyi misin?!" dedi birisi. Tanıdık ama kim olduğunu idrâk edemediğim.

"Ulaş..."
Kollarımdan tuttular kaldırmak için, onlara yardımcı olacak halim bile kalmamıştı.
"Geliyorum, bekle geliyorum Ulaş..."
Gücümü onun sevgisinden alıyordum, bunu daha önce anlamamış olmanın aptallığı ile kalkmaya çalıştım ayağa.
Kalkamadım, tekrar düştüm. Bu sefer ayağımı da burkmuştum çünkü topuklunun topuğu kırılmıştı.
O kadar koşmaya dayanamamış olmalıydı.

Kornalar çalmaya devam ederken topukluyu ayağımdan çıkarıp kolumdan tutan kişiye verdim bakmadan.
Ve koşmaya devam ettim.
"Sevgi!"
Asvalt da olsa üzerinde bulunan taşlar ayağıma batıyor, hatta öyle bir batıyordu ki bıçak gibi derine saplanıyordu.
Bir sertlik daha hissettiğimde yeniden yere düştüm, bu sefer yuvarlandım. Anlamıştım tekrar bir arabanın çarptığını.

Ülkemin insanı böyleydi.
Hız yapar, kaza olur ve kaçar giderdi. Bir hayvan, bir insan çıkar mı acaba şuradan diye düşünmezdi.
Arabalar durdu, adam arabadan indi. Karşı şeritten "Sevgi!" diye bağırdı.

"İyi misiniz hanımefendi?" diye soran adama baktım.

"Beni hastaneye götürebilir misiniz?"

"Yani... Tabi, götürürüm" dediğinde acı tüm vücuduma yayıldı, karnıma kramplar girdi.
"Hanımefendi... Karnınız... Siz iyi misiniz?"
Neye baktığına baktığımda gelinliğin yavaştan kırmızıya döndüğünü fark ettim.
Kan karnımda yayılıyordu.

"Lütfen hastaneye gidebilir miyiz?" dedim ama kendimi bile zor duymuştum.
Ayağa kalkmaya çalıştığım sırada gözlerime perdeler indi.
Melih'in koştuğunu gördüm en son ve bedenimin kontrolünü kaybederek kendimi olduğum yere bıraktım.

İlk Ve SonuncuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin