Telefonumun çalmasıyla, gözlerimi açtım. Ancak gözlerime vuran ışıkla gözlerimi tekrar kapatmak zorunda kaldım. Pelin de telefonun sesinden rahatsız olmuş olacak ki "aç şu telefonu!" diye inledi.
Bir anda kalktım ve yatakta oturur pozisyona geçtim. Telefonuma baktığımda, Alp'in üç kere aradığını görünce yutkundum. Ardından saatte baktım. Saat bir olmuştu ve biz hala uyuyorduk.
Alpi tekrar aradığımda, anında açtı. Yatağıma tekrar uzandım ve "Alp" dedim.
Alp'in kalın olan sesi daha da kalınlaşmıştı. Yeni uyandığı için böyle miydi bilemiyordum.
"Sevgilim, ölüyorum sanırım!" diye inledi. Güldüm ve, "bana olan aşkından mı?" diye sordum cazibeli bir ses tonuyla. Alp kıkırdadı ve, "hasta oldum, her yerim ağrıyor" dedi.
Yutkundum ve, "kıyamam" diye mırıldandım. Üzülmüştüm, yanına gitmem gerekiyordu. Alp iç çekti ve, "gelirsen geçermiş" dedi.
Gülümsedim ve, "kahvaltıdan sonra geleceğim söz" dedim. "Peki afiyet olsun" dedi ve telefonu kapattık.
Telefonu kapattığımız anda koşar adımlarla mutfağa yürüdüm. İreme ters bi bakış attım ve sandalyeyi çekip oturdum. Sude bakışlarını bana çevirdi. Her zaman ki gibi kıvırcık saçları çok karışmıştı. Gözlerinin altı şişmişti. Uyuyamamış mıydı?
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu. Ekmeğime çikolata sürerken, "Alp hastalanmış sanırım. Yanına gitmem lazım" dedim. Sude kafasını salladı ve, "bende geliyorum yanında. Gazozu özledim" dedi.
Pelin gülümsedi ve, "bende geliyorum, Özgürle ticaret yapmaya gideceğiz" diyince gülümsemeden edemedim.
İrem ağzını araladı. Bir şey söylemek isteyince, Beyza lafa atladı "keşke evli olmadığınızı unutmasaydınız" diyip tek kaşını havaya kaldırdı. Gülümsedim ve çikolatalı ekmeğimi ağzıma attım.
Ardından çay kaşığını şekere daldırdım ve çayıma şeker attım. Çay kesinlikle şekerli olmalıydı. Şekeri görünce gülümsedim. Aklıma Samet abi gelmişti. Pelinlerin ailede neredeyse kimse şekerli çay içmezdi. Bir tek Samet abi içerdi. Herkes ona, şekeri çok kattığını söyleyince kendi kendine sinirlenip hayat acı zaten, çayımızda mı acı olsun? diye sorardı.
Pelin gülümsedi ve bana bakıp, "aklına abim geldi değil mi?" diyince kafa salladım. Ardından Pelinle aynı anda, "hayat acı zaten, çayımızda mı acı olsun?" dedik ve kahkahalarla gülmeye başladık.
Kahvaltı faslı bittiğinde, birlikte aşağıya inmiştik. Kapıyı çaldığımda her zaman ki gibi Ulaş ve Sami kapıyı açmışlardı.
Sami gülümsedi ve, "hoşgeldiniz efendim" dedi. Ardından içeri geçebilmemiz için kenara geçti.
Hızla içeri girdiğimde, salona girmeden önce Alp'in odasına girme kararı aldım. Alp'in kapısının önünde durdum ve yavaşça kapıyı açıp içeriye kafamı uzattım.
Ancak gördüğüm görüntü, ağzımı aralamama sebep olmuştu. Yorgana sarılmış bir şekilde yatıyordu. Üstünde hiçbir şey yoktu. Bacakları görünüyordu, ancak altında bile bir şey yok muydu? bunu çözemiyordum.
Yanına yavaşça yaklaştım. Odaya girdiğim anda burnuma gelen öz kokusuyla gülümsemeden edemedim. Yatağının önünde durdum ve dizlerimin üstünde oturdum. Ara sıra, kısık kısık inliyordu. Alnı terden ıslanmıştı. Elimi usulca alnına getirdim. Ardından ateşi var mı diye kontrol ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komşu Düşmanlığı.
HumorKız öğrenci eviyle Erkek öğrenci evinin savaşıdır! • Gece yarısında alt komşusu yüksek sesle müzik açtığı için rahatsız olup, konuşmaya giden Efsun. Komşusunun, erkek öğrenci evi olduğunu bilmiyordu. |Tamamlandı.