Uğursuz Gece

875 167 200
                                    

Togan, kafenin penceresinden güneşin turuncuya evrilen kızılca gülümsemesini izlerken kafenin kapısı güçlü esintiyle açıldı. Kırklı yaşlarının başında bir kadın heybetiyle içeri girdi. Yüzünü fötr şapkasının altına gizlemişti. Kadın kafasını hafifçe önce sola sonra sağa eğdi. Sanki birini arıyordu. Gözlerini Togan'a doğrudan çevirmese de onun olduğu bölüme baktı. Daha sonra da etrafını taramadı bile. Bir masaya oturup önündeki menüyü inceledi. Yüzünü kimse görememişti. Nedeni sadece fötr şapka değildi, aynı zamanda şalı da yüzünün büyük bir kısmını kapatmıştı. Kadın üzerindeki kaşe tarzı yazlık elbise, tıpkı şal ve fötr şapka gibi siyah renklerindeydi. Tamamen siyaha bürünmesine rağmen yüzüğü gümüşi renklerde parıldıyordu. Togan'ın da bu farklılık ilgisini çekmişti.

"Kuzen, ne zaman yola çıkacaksınız?" diye sordu Ozan.

"Akşam saatlerinde, birkaç saate." Diye cevap verdi Togan, gözünü kadından ayıramadan. "Hatta şu an benim eve gitmemi bekliyor olabilirler." Diye ekledi gülerek.

Kadın omzunun ardından usulca bakışlarıyla ara ara Togan'ın olduğu yöne bakıyordu. Bu bakışlar rahatsız etmişti Togan'ı.

"Siz ne zaman geleceksiniz?" Diye sordu Togan, kafasını dağıtmak ister gibi.

"Bilmiyorum, birkaç güne..." dedi Ozan. "Bana kalsa hemen. Sende orada olacaksın zaten."

Togan, ara ara kendisini izleyen kadını görebilmek için sandalyesini kuzenine yaklaştırdı. Ama ne kadar uğraşsa da görüşü eskisinden daha kötü olmuştu. Kadın onun için muamma olmaktan öteye gidememişti. Kendi kendine hayıflandı; Neden bu kadar ilgisini çekmişti ki?

"Artık benim kalkmam gerekiyor." Dedi Togan, kolundaki saate işaret parmağıyla vurarak. "Geç oldu. Bizimkiler beklemesin. Orada görüşürüz."

"Tamam kuzen, görüşürüz." Dedi Ozan, gülümseyerek.

Togan, sandalyeyi bacaklarıyla hafifçe geriye itekledi. Ayağa kalktığında fötr şapkasının ardında gizlenen yüz bir an için ortaya çıkmıştı. Sanki gözlerini dahi gördüğünü düşünmüştü. Aklında bal rengi gibi canlanıyordu. Bir kez daha bakmak istedi ama kadın bir daha yüzünü çevirmedi. Kadın şalını yukarı kaldırdı, fötr şapkasını eğdi. Gözlerini de yüzünü de kaçırmıştı.

***

Togan, kafeden çıkar çıkmaz eve gitti. Annesi ve babası sanki onun gelmek üzere olduğunu anlamış gibi sokakta arabanın başında onu bekliyorlardı.

"Benim eşyalarım." Dedi Togan, şüpheyle gözlerini evlerine dikerek.

"Hepsi alındı." Dedi annesi, şefkatle gülümseyerek.

Artık yolculuğa başlanabilirdi. Togan, arabaya binecekken komşu evin camında Benoit'yı görmüştü. Benoit yaşadıkları semtteki tek arkadaşıydı. Yaz tatilinin bir kısmını Benoit ile değerlendirmeyi planlamıştı. Ama planları bir anda anlamsızlaşmıştı. Çünkü Benoit bir süredir ondan kaçıyordu. Her konuşma girişimi karşılıksız kalıyordu. Tıpkı şimdi selam verircesine el sallamasının karşılıksız kalması gibi. Onu tanımıyormuş gibi selamı umursamadan ardını dönüp pencereden kayboldu.

Arabaya bindiğinde Benoit'yı düşünmemeye çalıştı. Emniyet kemerini bağladı. Babasının her yolculuk öncesi bıkkınlık getiren emniyet kemeri uyarısını duymak istemedi. Onun için artık alışkanlık haline gelmesine rağmen uyarısından vazgeçmezdi.

Güneş yeryüzünden çekildiğinde yollar karanlığa gömülmüştü. Togan, arka koltukta sıkıntıyla kıpırdandı. Aynı anda annesi de kıpırdanmıştı. Bir aralık ardına dönüp Togan'ı da kontrol etmişti. Togan bu aralık diyebileceği kısa sürede annesinin kolyesinin üçüncü bir göz gibi masmavi ışıltıyla parladığını görmüştü. Annesi kolyeyi kendini bildi bileli takıyordu. Onun için bu kolye karmaşa kelimesiyle özdeşleşmişti. Yemek yedikleri zamanlarda annesi elinden çatal, bıçağı bırakmamasına rağmen ara ara kaybolurdu. Eğer ki annesini tanımasa sihirbaz olduğunu söyleyebilirdi. Gördüklerini dile getirmek onu hoşlanmayacağı hitaplarla karşı karşıya bırakabilirdi. Korktu, hep söylemekten vazgeçti.

Zamâne Telepatı  -  ( Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin