19 - Ab-ı Hayat

98 41 9
                                    

Togan, zaman yolcuğu yöntemlerini kullanarak zamanı geri alamamanın ve geri alamadığı gibi etkilerini de düzeltememenin ıstırabını yaşadığı her an kendisini yargılıyordu. Yargılama herhangi bir sonuca varamamıştı. Bir yanı kendisine ve annesine dair anıların silinmiş olmasına rağmen babasının artık dünyaya boş bakışlarla bakmamasının olumlu sonuç olduğunu öne sürüyordu. Diğer yanı ise her ne kadar bu fikri makul görse de annesinin fikrini almadan eyleme geçmesinin yanlış olduğunu savunuyordu. Togan'ın yargılanması bu iki yanı ile sınırlı kalsa iyiydi. Çünkü üçüncü bir yanının teyzesinin anlattıklarının onu rahatlatmak için olabileceğini öne sürmesiydi ki bu düşünce Togan'ın dimağını fare gibi kemiriyordu.

Zeren saatine baktı. "Sanırım bugünkü düello eğitiminin de sonuna geldik."

Kafasındaki düşüncelerden Zeren'in sesiyle sıyrılıp gözlerini arenada son hamlelerini yapan Nehir ve Taner'e çevirdi. Gözlerini çevirdikten sonra bile saldırıları dakikalarca sürmüştü. Öyle ki herkes eğlence için uzattıklarını dahi düşünmüştü. Murat eğitmen eğlencelerinin sürmesine izin vermedi. Arenadaki engellerle onları dar alana sıkıştırıp sonucun belli olmasını sağladı. Taner Nehir'i yenilgiye uğrattı.

Togan, yapay gülüşüyle hiç takip etmediği düellodan çok sıkılmış gibi davrandı. "Hiç bitmeyecek zannetmiştim."

"Düelloyu hiç takip etmedin bile." Dedi Zeren, bilmiş tavrıyla. "Hiç beceremiyorsun yalan söylemeyi. Aklında neler olduğunu biliyorum. Eğer yardım et..."

Bir anda beliren Defne, Zeren'in sözünü yarıda kesti. "Merhaba Togan." Dedi neşeyle. "Ah, Merhaba Zeren. Konuşmanızı böldüm galiba, üzgünüm." Diye ekledi mahcup bakışlarla

Zeren zoraki gülümsedi. "Yo, önemli değil."

Aslında önemliydi. Zeren, Togan ile dertleşerek onu rahatlatmak istiyordu. Togan da babasıyla ilgili konuşmak ve dertleşmek istediği birinin eksikliğini hissediyordu. Ama Zeren'e neler olup bittiğini anlatamazdı. Öylesine kördüğüm olmuştu ki sırları, biri diğerini açığa çıkarabilirdi. Tüm bunları göz önüne koyunca Defne'nin konuşmalarını yarıda kesmesinden memnun kaldı.

"Merhaba Defne." Dedi Togan, tebessümle.

"Ölen zaman yolcuğu elçisinin torununa geçmiş olsun demeye gideceğim." Dedi Defne, ciddileşerek. "Belki sen de gelmek istersin diye düşündüm."

Zeren araya girdi. "Togan elçinin torununu tanımıyor ki."

Togan da Zeren ile aynı fikirdeydi. Ne zaman yolcusu elçisini ne de torununu daha önce görmüştü.

"Evet, tanımıyor ama ben yine de gelmek isteyebileceğini düşündüm." Defne, Zeren'e cevabını verirken daha çok Togan'a baktı. "Yangın kazası sırasında torunu da evdeymiş. İlk gidenler onu evin bahçesinde yüzünde is lekeleriyle baygın bulmuşlar. Yani yangın başladığında evdeymiş. Ya kendisi ya da biri onu evden çıkarmış. Ama yangına dair hiçbir şey hatırlamıyor. Aslında o güne dair hiçbir şeyi hatırlamıyormuş."

Togan'ın kafasındaki şimşekler gerçekte olduğu gibi görüntüden sonra gelen yankı sesleriyle çakmıştı. Tıpkı kendisi gibi kaza gününe dair anıları hatırlamayan biri daha vardı. Defne doğru noktaya parmak basmıştı. Elçinin torunuyla kesinlikle konuşması gerektiğine karar verdi.

"Olur gelirim." Dedi Togan, kararlı bakışlarla. "Ama kuzenime de haber vermem gerekiyor, o da gelmek isteyebilir." Diye ekledi

Kendisindeki ani değişimi Zeren, şaşkınlıkla takip etmişti.

"Peki ben geçidi kullanıp kasabadaki heykelin önünde bekleyeceğim." Dedi Defne, gülümseyerek uzaklaşırken.

"Zeren, acele etmem gerekiyor." Togan, Zeren'e cevap verme fırsatı tanımadan uzaklaşarak seslendi. "Sonra görüşürüz."

Zamâne Telepatı  -  ( Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin