De La Lune

8

Merhaba.

Bu bölümü bir kez yazıp sildim, içime sinmedi aslında.

Biraz kaos olması gerektiğine karar verdim çünkü dümdüz yazıp bitirmek istemiyorum. Bir heyecan lazım açıkçası ama klasik olmasını da istemiyorum pek. Hadi bakalım neler çıkacak göreceğiz.

Keyifli okumalar 💞

Yazardan;

Yabancı ne demekti?

Yabancı, sokakta yürürken yanınızdan geçen bir daha görmeyeceğiniz birisine denilebilir. Yeni bir ortama girdiğiniz de karşılaştığınız ancak adını bilmediğiniz, nasıl birisi olduğunu bilmediğiniz birisi içinde kullanılabilecek bir tabirdir. Yabancı evlendiğiz adam için kullanılamaz ama ya onu gerçekten tanımıyorsanız?

Jeongguk için tam da böyle bir durum söz konusuydu. Deliler gibi seviştiği, kendisini mühürleyen adamı tanımıyordu o.

Kendini inanılmaz pişman hissediyordu, bunun nedeni yaptıkları seks değildi, kendisi de istemişti. Zaten istemese deltanın ona yaklaşmasına izin vermezdi. Mühürlendiğinden pişmandı, çünkü bu adam onu sevmiyordu, Jeongguk'ta onu istemiyordu. Zorla evlenmişti onunla.

Kendini pişman ve kötü hissetmesinin nedenlerinden birisi de uyandığında kocasının yanında olmadığını görmekti. Kullanılıp atıldığını düşündürmüştü bu durum ona. Taehyung'u o gün hiç görmemişti, konuşmak için gittiğinde ise işi olduğunu söyleyerek omegayı tabiri caizse kovmuştu.

Flashback;

Tıkladığı kapının ardından ses gelmemişti, ancak Jeongguk yine de içeriye girdi. Konuşulması gereken şeyler vardı ona göre ama ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Taehyung önündeki kağıtlara bir şeyler yazıyordu. İçeriye giren bedenin kim olduğunu feromonlarından fark etmişti. İçeriye girmesini istemediği için gel dememişti. Fakat Jeongguk gene de gelmişti. Başını kaldırıp gözlüğünü düzeltti ve çatılı kaşlarının altından omegaya baktı.

"Ne oldu Jeongguk? Neden gel demediğim halde içeriye giriyorsun?" Sinirini gizlemeye çalıştı çünkü onu kırmak istemiyordu ancak Jeongguk onu zorlarsa kendini tutacağını sanmıyordu. Delta omeganın duygularını hissetse de, Jeongguk onu hissetmiyordu mühürleyemediği için. Taehyung omeganın kapıldığı umudu hissediyordu, onun aptal olduğunu düşünüyordu.

"Şey, konuşmamız gerekiyor Taehyung." Dedi. Ona ismiyle hitap etmek tuhaf hissettirse de şu an buna odaklanacak durumda değildi maalesef.

"Konu ne?" Umursamadığı o kadar belliydi ki, bu Jeongguk'u biraz üzdü. Mühürlendikten sonra bazı şeylerin değiştiğini düşünse de karşısındaki adam hala acımasızdı ona karşı.

"Biz... Mühürlendik, yani sen beni mühürledin. Benim seni mühürlememe izin vermedin-" deltanın kahkahası omeganın sözünü kesti.

"Ee? Yani?" Jeongguk onun neden güldüğünü anlamıyordu, onu alaya aldığını fark ettiğinde Taehyung devam etti.

"Seni kime ait olduğunu bil diye mühürledim. Ben senin hiçbir şeyin değilim, sen beni mühürlemeyemezsin." Jeongguk'un gözleri doldu, bu şekilde aşağılanması gururuna ağır geldi. O bir eşya değildi ve birilerine ait olamazdı.

"Çık odadan şimdi, işlerim var seninle uğraşamam." Jeongguk'un yüzünde hüzünlü bir gülümseme belirdi. Gözlerinden akmak üzere olan yaşları elinin tersiyle sildi, bu adamın önünde güçsüz durmak istemiyordu artık.