Her zaman olan sabah agresifliğimi üstümden atmaya çalıştığım bir zamandı.
Ama şuan gördüğüm manzara yangına körükle gitmek gibiydi ki sinir katsayımı biraz daha köklemişti.
Soobin, Taehyun ve Yeonjun.
Ben onlara bakmaya devam ederken Soobin'le göz göze geldik. Taehyun'a kaş göz yapmasıyla arkasına dönmüştü.
Taehyun umursamazca geri önüne döndüğünde Soobin'e ettiğim hakaretlerin haddi hesabı yoktu. Sadece eğlenmek isteyen bir liseliydim. İnsanların duyguları benim için oyuncak ama Taehyun'da az değildi sonuçta.
Şuan yalnız kalmamı da hesaba katarsak eğlencem çok fena bir şekilde bölünmüştü.
Kai ne Soobin'in ne de benim yanımdaydı. Sosyal kelebekti zaten hemen kendine yeni birilerini bulmuştu.
Soobin'de Yeonjun'lara gitmişti.
Ama benim için o kadar kolay olmadığını söylemem yanlış olmaz. Okuldaki herkes beni geveze ve şuursuz olarak biliyordu. E bu yüzden de fazla arkadaşım yoktu.
Sırama geldiğimde gördüğüm 28 sayısı sanki alay etmek içindi benimle, aklımla.
Kimin yazdığı da bir o kadar açıktı.
Yazının sahibi sınıfın kapısından girince gözleri tepkimi görmek için ilk beni bulmuştu.
Cidden yorgunluk akan gözlerle bakmıştım. Dün ailem beni biraz da olsa sevsin diye ders çalışmıştım. Sonuçta notlar belirliyordu ailemizin gözündeki değerimizi öyle değil mi?
Bazı şanslı insanlar için öyle olmasa da benim için öyleydi.
Son derece özgüvenli, narsist ve gevşek Beomgyu'nun aile hayatını kim böyle tahmin edebilirdi ki?
"Komik mi Kang?"
Buz gibi gözlerini gözlerime dikerek üstten bakmıştı bana.
"Sen bana yaparken eğleniyor gibi görünüyordun Choi benim yapmam sorun mu oldu?"
Biraz daha yakınıma gelerek fısıldamıştı.
"Sana o 28 nedeni ağlata ağlata ben vericem."
Parmağını saçlarıma atmış ve bukle hareketleri yaparken devam etmiş.
"Seninle çocuk gibi oynayacağım."
Ufaktan irkildiğimi hissettim. Tüylerimin diken diken olması beni çok rahatsız ettirmişti.
Bana oldukta yakın olan yüzünden uzaklaştım.
"Uğraşma benimle."
Bunu dememle hala temasımızı kesmemiş hatta hınzırca sırıtmıştı. Son derece çekici görünmesi şuan konu dışıydı.
"Öyle kolay olmaz ama hevesimi atmam gerek."
Bu son damlaydı.
Eline sertçe vurarak sınıftan çıkmıştım. O kadar sinir olmuştum ki ellerimin titremesine engel olamamıştım. Hocanın birazdan gelecek olması umrumda değildi.
Kendimi bulduğum ilk lavaboya atmıştım.
Sinirden düzensizleşen nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.
Kabine girip klozetin kapağını kapatarak oturdum. Ders bitene kadar çıkma gibi bir niyetim yoktu. Tabi gıcık Coğrafya hocasının yollayacağı öğrenciyi hesaba katmamıştım.
Kimi gönderdiğini tahmin ettiğinizi varsayıyorum.
"Choii çık hadi özür dilerim."
Şaşırsam da ses çıkmaması için tepki vermemiştim.
Tek kapalı olan kapı şuan olduğum kabindi. Her ay bizden aldığı paraları götlerine soktuklarını tahmin ettiğim okulumuz bir kilit bile yaptırmaktan acizdi.
Tıklattığında anlamaması için ses çıkarmamış ve oturmaya devam etmiştim.
Kapıyı açmaya çalışması ile tutabildiğim kadar tutsam da işe yaramamıştı.
Benim küçük bedenim ile yapılı bedeninin karşılaştırmasının yapılmasına gerek bile yoktu.
Pes edip klozete geri oturmuş ve saçlarımla gözlerimi kapatmıştım.
Ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtığında artık geri dönüşü olmadığını anlamıştım. Önünde ağlamak ne kadar utanç verici olsa da salmıştım kendimi.
2 gündür babamdan gelen psikolojik ve fiziksel şiddetin yanına Taehyun'un alayları eklendiğinde duygu patlaması yaşamama engel olamamıştım.
Ağlamam dinene kadar beklemişti başımda.
Şuan gerçekten rahatladığımı hissetmiştim.
"Hoca bekliyor gel."
Bileğimden tutarak sınıfa kadar götürmüştü beni.
Girmeden saçlarımla gözlerimi kapatmayı ihmal etmemiştim.
"Çocuğum teneffüs bitince sınıfta olman gerektiğini bilmiyor musun sen? Şu çocukta senin yüzünden dersten mahrum kaldı geç çabuk yerine."
Bıkkınlıkla yerime geçmiştim.
Taehyun'da yanıma geçmişti. Kafamı sıraya koydum ve bu lanet okul gününün bitmesini bekledim.
Ama zaman geçmek bilmiyordu. Ben kötü bir gün geçirdiğim için akrep ve yelkovanda küsmüştü sanırım.
"Bugünlük seni bırakıyorum Choi ama hemen saldığımı sanma."
Sarfettiği saçmalıklar ile kulaklarımı tıkamıştım. Yorulduğu için sırama bıraktığım ellerimi 28'ler ile doldurmaya başlamıştı yeniden.
Artık karşı çıkacak gücü bulamadığımdan ellerimi 28'ler ile doldurmasına izin vermil ve izlemeye başlamıştım.
Yanlış çizdiği sayıyı nasıl düzelticeğini düşünürken kalemi elinden alıp düzeltmiştim.
Kalemi geri verdiğimde aramızdaki garip çekimin 2 metre öteden hissedildiğine emindim.
Boğazını temizlemiş ve işine kaldığı yerden devam etmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
28 reasons ' Taegyu
FanfictionSeninle çocuk gibi oynuyorum. Gölgen gibi etrafındayım ve sana fısıldıyorum.