"Özür dilerim yaptıklarım için Beom, gitme..." Dediğim şeyle ağzı aşık bir şekilde bana bakmıştı.
"Saçmalıyorsun şuan." Sinirle gülerek söyleyip yemeğini didiklemeye başlamıştı. "Ama idd..."
"Ya başka bir şey iste ya da iddiayı falan unut Taehyun."
"Neden?"
"Çünkü beni şüphelendiriyorsun." İnanamaz gibi bakmamla açıklama yapma ihtiyacı hissetmiş olmalı ki başladı konuşmaya.
"Dün nefret kusan, git diyen adam bugün gitme diyor ne bekliyorsun benden, şüphelenmiyim de napıyım? Yoksa buda bir plan mı Beomgyu'ya umut verip kalmasını sağlamak ve ağzına daha kötü sıçmak?"
Dediklerinde ne kadar haklı olsa da sinirlendiğimi hissetmiştim. "Ben sen miyim?"
Dediğimle alaycıl bir şekilde gülmüştü. "Bundan bahsediyorum işte." Hayal kırıklığıyla dolan gözleri kendimi suçlu hissetmemi şimdiden sağlamıştı. "Sana güvenip kalırsam böyle yapıcaksın. Bir gün iyi ondan sonraki gün yine kötü, kendime bunu neden yapıyım?"
Söyleyecek şeylerim olsa da daha da batmamak için sineye çektim. İkimizde sessizce yemeğimizi yiyorduk. Benden önce bitirdi ve bulaşıkları yıkamaya başladı. "Ben.." diye kısıkça başladığım cümleye devam edemedim. Daha doğrusu etmek istemedim. Tabağımı tezgaha koydum ve odaya doğru çıktım.
Bugün bu işi bitirir ve aramızı düzeltirim sanıyordum fakat işler istediğim gibi gitmemişti.
Gitse nereye gidecekti ki sanki? Parası, pulu, yakını olmayan bir genç en fazla nereye gidebilirdi. Belki sadece göz boyama ya da şov yapıyordu emin değildim. Ama tek istediğim kafamı biraz rahatlatmaktı. Yorulmuştum. Onu birazda olsa şimdi anlıyorum. Bana yorulduğunu söylediğimde kendini acındırmaması gerektiğini söylemiştim. Ama yorgunluk gelmiş beni de bulmuştu.
Kendimi sertçe yatağa bıraktım ve gözlerimi kapattım. Kastettiğim dinleme bu değildi fakat şuan sadece bunu yapabilirdim. Sahil olduğumuz yere çok uzak değildi fakat yürüyerek gitmeye de üşeniyordum.
Yarın yine okul vardı ve şimdiden bile gitme isteği gram yoktu üzerimde. Ama ablam akşam üstü gelecekti ve o evdeyken böyle bir şey yapmam hele ki küsken pekte mümkün değildi.
Duyduğum sesle Beomgyu'nun odaya girdiğini anladım. Esneme sesi ve arkasına da ayak sesi gelmişti. Uyuduğumu kontrol edermiş gibi yüzümden gezinen gözlerini görmesem de hissedebiliyordum. Ellerini saçlarımda o kadar hafif hissetmiştim az kalsın algılayamıyordum. Uyanmamdan o kadar korkuyordu ki bütün hareketleri tüy kadar hafifti.
"Seni seviyorum ama bunu kendime bile zor itiraf ederken sana edersem gururum kırılır." Fısıldayarak söylediği sözler kalbimde tatlı bir sızı bırakmıştı. Heyecanlanmıştım. Uyumadığımı belli edip ordan oraya zıplamak isteyecek kadar hemde.
Biraz daha kalmış ve çalan kapının sesiyle aşağı inmişti. Tahmin ettiğim gibi ablam gelmişti. Aşağıda konuşulanları dinlerken uykuya dalmıştım.
___
"Tyun kalk." Dürtülme hissiyle uyandığımda ağzımda resmen bok tadı vardı. Gözlerimi açtım ve doğruldum. Yüzümü istemsizce buruşturmuştum.
"Kaç saattir yatıyorum ben?" Yeni uyandığımdan dolayı kalın ve çatallaşmış sesimi düzeltmek için öksürdüm. "Ne biliyim ben? Tek bildiğim camış gibi uyuduğun kalk hadi." Kalkıp banyoya gittiğimde aynada karşılaştığım görüntüyle sızlandım. Yüzüm özellikle gözlerim öyle bir şişmişti ki arı tarafından sokulan köpeğe benzemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
28 reasons ' Taegyu
FanfictionSeninle çocuk gibi oynuyorum. Gölgen gibi etrafındayım ve sana fısıldıyorum.