Sonunda lanet okuldan çıkmış eve doğru yürüyordum. Önümde Beomgyu ve tanımadığım biri daha vardı. Yan yana demek olayı tam tabir etmez. Dip dibe demek daha doğru olur. Yeni yeni başlayan duygularımı hareketleri ile zedeliyordu. Ama yanındaki içine girdiği kıza ses çıkaramam. Çünkü ben kimim ki? Hayatında yeri olmayan gıcık, zorba ve serserinin tekiyim. Sonunda kız el sallayarak sola dönmüştü. Beomgyu ise ayak seslerimi duymuş ve arkasını dönmüştü. Görmek istediği kişi değildim ki yüzünü buruşturdu.
Bana laf atacak gibi ağzını açınca durdurdum onu. Ona laf yetiştirecek kadar iyi hissetmiyordum. Boğazımdaki karıncalanma hissi ile hızlıca önüne geçtim. Aynı eve gitsek de hızlı ve özensiz adımlar atıyordum.
Eve vardığımda kapıyı ne kadar çalsam da açan yoktu. Kulağımı ses var mı diye kapıya yasladım fakat seste yoktu. Büyük ihtimalle yine sevgilisinin yanına gitmişti.
"Anahtarın var mı?" Sorduğu soruyla başımı salladım ve çantamda anahtarımı aramaya başladım. Sonunda bulduğumda eve girmiş ve odama çıkıp kapıyı kapatmıştım. Üstümü değişip kendimi yatağa attığımda tavanı izlemeye başladım. Sıkılmıştım. Ama yorgundum ve kalkmakta istemiyordum. Kapının aniden açılmasıyla irkildim.
"Biz Kai ile dışarı çıkıyoruz Yeonjun'da gelicek sanırım geliyor musun?" Soğuk sesle sorduğu soru azcık olan isteğimi de süpürmüştü. Başımı yine iki yana salladığımda göz devirdiğini görmüştüm. "İyi Yeonjun'a hesap veren sen ol o zaman." Diyip telefonunu uzattığında birbirlerine numaralarını ne ara verdiklerini merak ettim. Arkamdan iş mi çeviriyorlardı?
Telefonu kulağıma tuttuğumda Yeonjun'un gelmem için yalvarmaları ile karşılaştım. Bitene kadar telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve gözlerimi yumdum.
"Tamam, gelirim." Uzun zamandır ağzımı açıp tek kelime etmediğim için çatallaşan sesimi düzeltmek için öksürdüm. Sevinme sesleri ile telefonu Beomgyu'ya uzattım. "Kalk da hazırlan."
Boğazım ağrıdığı için bir anlık vazgeçme kararı alsam da o karar can güvenliğim için sadece anlık oldu.
Çıktığımızda buluşma yerine sessizce gidiyorduk. Yavaşça ona doğru döndüp baktığımda oda bana döndü. Göz temasımızı bozup yola bakmaya başladım. "En son gidicem diyordun?"
Sorduğum soru komikmiş gibi güldü. "En son gitmemem için yalvarıyordun?" Söyledikleriyle kaşlarımı çattım. "Yalvarmadım, sadece burda kalmanı istedim. Bak tırnak içinde istedim." Sinirlenmiştim. Ben kim ona yalvarmak kim?"O zaman yalvarırsan gitmem." Yüzüme yaklaşarak söylediği şeylerle nefesimi tutmuştum. Bu kadar yakınıma gelmesi iyi değildi. "Asla böyle bir şey yapmam." Emin emin söylediklerimle yine gülmüştü. "Kurallarını en çok çiğnediğin kişi benim Kang."
Bunu nerden biliyordu bilmiyorum ama düşünmekte istemiyorum. Konu uzamasın diye inkar etmediğim için (hayır gerçekler olduğu için) sırıttığını görebiliyordum.
Sonunda Yeonjun'u gördüğümde sessizce hesap sormuştum. Sahile gelmiştik. Denizin kokusu beni şimdiden mest ederken başımın ağrısı uçuvermişti adeta.
Kumlara oturduğumuzda hafiflediğimi hissettim. Yanımda oturan Beomgyu'nun güzel yüzüne baktım. Bu ortamda daha da güzel ve zarif gelmişti. Rüzgardan dağılan saçlarını düzeltirken gözü beni buldu. Bu sefer göz temasımızı kesmedim. Oda kesmediği için yarışır gibi olmuştuk. Gözlerimin ne kadar güzel olduğunu söylemişti bir seferinde. O zamanlar önemsemediğim laflar şuan değere biniyordu. Gözlerimi bu yüzden çok seviyordum belki de artık. Onun gözleri kadar olmasa da.
Duygularımın ne zaman bu kadar yoğunlaştığını anlamamıştım. Bir anda olmuştu her şey. İkimizde seviyor ama gururumuzdan söyleyecek yüzü bulamıyor olayı daha da içinden çıkılamayacak hale getiriyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
28 reasons ' Taegyu
FanfictionSeninle çocuk gibi oynuyorum. Gölgen gibi etrafındayım ve sana fısıldıyorum.