❄️
Doughnut
TWICE
00:00 ●──────────────── 04:35
⇆ㅤㅤㅤ ◁ㅤㅤ❚❚ㅤㅤ▷Ocağın ilk günleri kar başlamıştı sokakları talan etmeye. Yanımdaki kar taneleri ile kaplanmış sokak lambasına göz gezdirdim. Zaten kar sayesinde aydınlık havayı daha da aydınlatıyordu. Bulutlarda kaybolmuş yıldızların yönlerini biraz daha şaşırmasına neden olan bu cisim hiç bir işe yaramıyordu. Eskiden olan karlı akşamların aksine boştu sokaklar. Karın temiz sessizliğini bozan kahkahalar, çığlıklar kaybolmuştu şimdi.
Hayatın gürültülü halinden kurtulmuş huzurlu gözlerimi dinlendiriyordum oturduğum bankta. Uzun saçlarım kulaklarımın üşümesini engellerken elime gelen soğuğu ceplerime sokarak engel olmaya çalışıyordum. Ama nafileydi. Dondurucu soğuk ellerimi kıpkırmızı yapmış uyuşturmuştu adeta. Artık eve gitmem için verilen bir mesaj gibiydi bu. Ama kirli sokaklar ve kirli hava böylesine temizlenmişken biraz daha bakmak, solumak istiyordum. Soğuktan üşümüş, üstü kar taneleriyle kaplı turuncu bir kedi yaklaştı yanıma. Banka atlayarak küçük nemli burnunu yaklaştırıp kokladı uvuzlarımı. O beni koklarken izliyordum onu. Ellerimi burnuna yavaşça yaklaştırıp binevi kimliğimi onaylattığımda yumuş yumuş tüylerinde gezdi ellerim. Üstündeki karı alırken oda daha yaklaşarak kucağıma çıkmıştı ısınmak için. Montumun fermuarını açarak sıcaklığa davet ettim bu tatlı canlıyı.
İkimizinde tapılası sessizliğini kesen seste bir o kadar tapılasıydı benim için.
"Hava soğuk eldivensiz, atkısız napıyorsun burda?" Akmış nerdeyse pembeye dönmüş olan saçları gitmiş yerine siyah saç gelmişti. Konuşacak gücü bulamadığımı hissettiğimden görmezden gelmeyi tercih ederek çatlamış kıpkırmızı ellerimle okşamaya devam ettim kediyi. Okşadıkça tatmin olmuş gibi mırıldanması kıkırdamama neden olmuştu.
Yaslandığı duvardan ayrılarak yanımdaki boşluğa oturmuştu bu sefer. Gözleri bir kızarmış burnuma bir de ellerime gidiyordu. Eldivenleri çıkarıp bileklerimi tutarak kendime çekmişti. Soğuk tenime değen sıcak elleri bir anlık rahatlamama neden olmuştu. Uzun zamandır soğuktan koruyamadığım ellerime geçirdi eldivenlerini.
Şaşkın bakışlarıma karşın dudaklarını yalayarak sırıtmıştı.
"Cidden yine şaşırtmıyorsun Beomgyu. Hangi deli bu soğukta böyle çıkar ki dışarı." Sırıtmasının aksine sinirle böbürleniyordu şimdi.
"Sanki çok umursuyorsun beni." Dişlerimi sıkarak söylediğim şeyle kaşlarını olabildiğince çatmış ve bana doğru yaklaşmıştı iyice. Bacaklarımız temas ediyor sıcaklıklarını paylaşıyorlardı artık. Beni kendine hızlıca döndürmesiyle hem beni hem kendini ısıtan kedi kucağımdan kalkarak uzaklaştı. Sinirle Taehyun'a döndüğümde onun daha sinirli olduğunu görmemle pısmıştım olduğum yere.
"Seni önemsediğimi söyledim Beomgyu."
O bana inanamaz gibi bakarken daha demin dediğim şeyi sorguluyordum bakışları yüzünden.
"Hazır değilim sadece Beomgyu. Seni kırmaktan korkuyorum ve seninle benim birlikte olmamız kavga çıkmasına yetiyor zaten."
Hazır değil miydi? Neye hazır değildi ki tek yapması gereken sikimsonik duygularıma karşılık vermesiydi.
"Bahane bulma Taehyun. Beni sevmiyorsan bahanelerin ardına saklanıp gizleme bunu benden." Dediğim şeyin hemen ardından sertçe solumuştu burnundan. Eş zamanlı olarak kendisinin olan eldivenli ellerimi tutmuştu. Öylece bakarken düşünceli gibi kemiriyordu dudaklarını. Dudaklara yaptığı işkence bittiğinde gözlerini sabitledi yeniden gözlerime. Eksi bilmem kaçlardaki havaya rağmen ısınmamı sağlayan bakışlarından sonra dolgun dudaklarını dudaklarımın üstünde hissetmem bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
28 reasons ' Taegyu
FanfictionSeninle çocuk gibi oynuyorum. Gölgen gibi etrafındayım ve sana fısıldıyorum.