BÖLÜM -37- ''Yüzsüzlükte çağ atlamış!''

6.2K 318 29
                                    

Şahsiyet dediğime bakmayın sadece lafın gelişi öyle söyledim. Çünkü bakışlarından bile sinsilik akan bu adamda şahsiyetin kırıntısı bile yoktu. Ve her zaman nefret ettiğim sırıtışı yüzüne yerleştirdiğinde sabahki tezimde yanılmadığımı anladım. Ferit kesinlikle rahat durmayacak ve bu dönemi bize zehir edecekti. Destek ararmışçasına Erkan'a sokulduğumda elimi hafifçe sıktı. Her ne kadar zor bir dönem geçirecek olsakta onun her zaman yanımda olduğunu bilmek güzeldi.

Kızlara baktığımda onlarında eski neşesinin kalmadığını gördüm. Herkesin keyfi kaçtığına göre en iyisi sınıflara gitmek diye düşünüp ayrıldık. Ama Erkan beni sınıfa bırakmakta ısrarcı olunca bir şey diyemedim. Bir yandan da Ezgi'yle karşılaşmamak için dua ediyordum. Zira bugünkü 'gereksiz insan' kotamı Ferit'le doldurduğuma inanıyorum.

Sınıfın kapısına geldiğimizde Erkan omuzlarımı tuttu ve destek verirmişçesine yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Bu bile beni heyecanlandırmaya yetti. Gözlerinin içine bakıp gülümsediğimde aramızdan hışımla geçen Ezgi yüzünden ayrılmak zorunda kaldık. Allah'ım hani kotamı doldurmuştum ben. Bu zavallı bünyeme fazla yükleme yapmaktan zevk mi alıyorlar sanki?

Üzerimden şaşkınlığı henüz atamamıştım ki Erkan'ın yumruklarını sıktığını gördüm. Kendini zor tutar gibi bir hali vardı ve ben olay çıksın istemiyordum. Elini tutarak sakinleştirmeye çalıştığımda bakışları bana döndü. Ve anında yüzündeki sinir yerini pişmanlığa bıraktı.

''Özür dilerim'' dedi çekinerek. Bu adamın bu masumiyetini seviyordum. Tamam Ezgi bir hataydı onun için ama herkes hata yapar ve Erkan pişmanlığı iliklerine kadar yaşıyordu adeta. Bunu görmemek için kör olmak gerekirdi.

''Önemli değil hayatım üzme kendini'' dediğimde

''Nasıl üzmem. Bu yaşadıklarının bir sorumlusu da benim'' diye cevap verdi.

''Kendini suçlama lütfen. Birisi şerefsizin önde gideni, ötekisinin ise sürtüklük kanında var. Senin bir suçun yok'' diye tısladığımda Erkan'dan bir kahkaha gelmesi gecikmedi.

''Sürtük mü? Gittikçe Merve'ye benziyorsun Alya farkında mısın?'' dediğinde bende ne dediğimin yeni farkına vararak gülümsedim. Cidden neler oluyordu bana. Böyle küfürler etmezdim ki ben!

''Neyse canım. Hadi sen de sınıfına git. Birazdan hoca gelir'' deyip hemen yanağına hızlıca bir öpücük daha kondurdum ve sınıfıma girdim. Gözlerimle boş yer aradığımda Ezgi'nin yanının ve en arkadaki başka bir sıranın boş olduğunu gördüm. Tabiki Ezgi'yi pas geçip arkadaki sıraya kuruldum. Etraftakilerle ilgilenmek ve sınıftakilerin sorularına maruz kalmak istemediğim için dikkatimi telefona verdim.

Bir süre sonrada yanıma birisinin oturmasıyla birlikte kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım. Bakmamla sinir katsayımın artması arasında saliselik bir fark olduğuna eminim. Karşımda en iğrenç sırıtışı ile birlikte bir adet Ezgi varken kimse benden sakin olmamı bekleyemez sanırım.

''Alya?'' Dedi tek kaşını kaldırarak alay dolu sesiyle. Ses tonu, bende ses tellerini koparma arzusu yaratsada sakinliğimi korudum. Bu kız cidden bir zamanlar benim en yakın arkadaşım mıydı yani? Buna mı güvenip her şeyimi paylaşmıştım ben? Bu kıza mı sırtımı dayayıp güvende hissetmiştim kendimi? Daha da önemlisi neden gerçek yüzünü görememiştim?

''Ne söyleyeceksen söyle de defolup git lütfen'' dediğimde kahkası kulağımda çınladı diyebilirim.

''Lütfen mi? Gerçekten hala bu kadar kibar mısın sen. Ben kendimi daha çok nefret dolu sözlere hazırlamıştım'' dedi. Anlaşılan bu kızın canı oyun istiyor. Pekala!

''Neden, kendini o kadar önemli mi sandın ki?''

''Yapma Alya. O günkü ağlamaların hala aklımda. Üzülmedim, takmıyorum numaralarına yatma bana''

''Üzüldüm evet'' dediğimde bir kahkaha daha koyverdi dudaklarından.

''Üzül diye yaptım zaten. Demekki amacıma ulaşmışım. Ama ne yalan söyleyeyim ben de bu kadar çabuk toparlanmana üzüldüm'' dedi yine iğrenç sırıtışıyla. Yüzünde hala o günkü zafer vardı.

''Ben üzüldüm çünkü insanım. Senin gibi bir sürtük olsaydım takmamak daha kolay olabilirdi. Bu yüzden Erkan'la sevgili olmamızı çokta umursamayacağını düşünüyorum. Ve evet sevgilim yanımda olmasaydı kesinlikle bu kadar çabuk toparlanamazdım'' dedim ve yüzündeki zafer ifadesinin yavaş yavaş kaybolmasını izledim. Rengi yavaş yavaş kırmızıya dönerken

''Sürtüklükte benden aşağı kaldığını hiç düşünmüyorum Alya. Erkan'ı benim sevdiğimi bile bile onunla nasıl sevgili olursun?'' Dedi. Bu sözleriyse bende gülme isteği uyandırmadı desem yalan söylemiş olurum. Ama yinede tüm ciddiyetimle gözlerinin içine baktım ve

''Sen Ferit'le yattığında ben senin en yakın arkadaşındım Ezgi. O yüzden senin durup bir düşünmen gerekirdi. Oysaki ben Erkan'la birlikteyken aynı durum söz konusu değil. Çünkü dostluğu geçtim, iki düşman bile değiliz biz artık seninle'' dedim öfkemi yüzüne kusarak. Gözlerinin kahvesi siyaha dönüşürken ayağa kalktı. Ben gideceğini düşünüyordumki omzunun üzerinden bana baktı ve

''Yanılıyorsun Alya. Dünya üzerindeki en büyük iki düşman biziz artık'' dedi ve dönüp uzaklaştı yanımdan. Üzerimde bir sürü endişe ve aklımda milyonlarca soru işareti kalmıştı adeta. Sanki çok haklı gibi bir de hesap soruyor!

Neyseki bugün daha fazla bir şey canımı sıkamaz. Ferit'i gördüm. Ezgi ile tartıştım. Daha ne olabilir ki derken, bir de 'Günaydın arkadaşlar' diye duyduğum sesle kusmak istedim resmen. Hadi ama ya bitmedimi ilk gün işkenceleri. Bermuda şeytan üçgeni oluşturmuştuk adeta!

Ezgi, ben, Ferit...

***

Ders bittiğinde kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden koşarak çıktım sınıftan. Çünkü ne Ezgi'nin iğneli cümlelerini ne de Ferit'in buram buram askıntı kokan hareketlerini çekecek mecalim kalmıştı. Ders boyunca Ferit adeta gözlerime bakarak ders anlatmıştı. Bende kurtuluşu kafamı masaya koyup uyumakta bulmuştum. Bu dönem nasıl geçecek böyle hiç bir fikrim yok açıkçası.

Düşüncelere dalmış bir şekilde okulun bahçesine çıktığımda her zaman oturduğum bankın boş olduğunu gördüm. Hızlı hızlı adımlarla gidip oturduğumda hala aklım yaşananlardaydı. Bu kız ne yüzle hala karşıma çıkabiliyor. Karşıma çıkmasını geçtim bir de hesap sorma cesaretinde bulunuyor. Kız resmen yüzsüzlükte çağ atlamış! Lan Erkan beni durdurmasaydı şimdiye hayatın kaymıştı be!

Ne kadar süre tek başıma dalgın dalgın oturdum bilmiyorum ama arkadan bir çift elin gözlerimi kapatmasıyla birlikte içimi panik dalgası sardı sanki. Ben 'kimsin' diye sorarken saçımın üzerine konan bir öpücükle birlikte sakinleştim. Çünkü onun kokusunu almıştım. Güven kokusunu...

''Aşkım'' deyip ellerini gözlerimden çektiğinde bende ayağa kalkıp sarıldım Erkan'a. Şuan da onu yanımda hissetmeye ihtiyacım vardı. Sevgisine ihtiyacım vardı. Ona ihtiyacım vardı...

Sımsıkı sarılırken iki kelime döküldü dudaklarımdan istemsizce;

''Seni seviyorum''

Ve anında karşılığını aldım cevap olarak;

''Seni her şeyden çok seviyorum...''

Şah-Mat (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin