4.bölüm

1.2K 54 8
                                    

Uyandığımda ayakta zincirle bağlanmış duruyordum her yerim tutulmuştu etrafa bakındığımda Pars hala uyuyordu birşey olup olmadığını bilmek için Parsa seslenmeye başladım. "Pars Pars nolur uyan Pars" O sırada bağırdığımı duyan ele başı diye düşündüğüm biri vardı yüzündeki bezi açıp bana yaklaştı.

Kulaksız ne?

Konuşmaya başladı "Ooooo bizim asgerimiz uyanmışmı" ona baktıkça sinirlenmeye başlıyordum. "Ulan şerefsiz ne diye kaçırdın lan bizi" dedim sonra Pars diyorki senin ağzın bozuldu. "Oooo Tusem gomtan sen şemdi atarlanaceksan eşimiz zor" şivesine sıçtığım. "Adi pislik seni askerlerimizin iki komutanı yakaladığını duyunca seni rahat bırakacağınımı sandın" dedim neyine güvenip bizi kaçırdıysa. "Bu sefer okadar kolay yakalayamassınız esger sizi bu sefer bitireceğiz göreceğsiniz" diyip onu kışkırttım. "Yanlız kulaksız senin o kulağını nasıl kestiğimi hatırlatma bence" ogün beni çok sinirlendirmişti ne yapabilirim tabi ondan sonra uzun bir rapor yazmak zorunda kalmıştım. "Ulan beni gışgırtmayacaktın esger buraya gelin" buda herşeye kuduruyor ama olmazki.

Önce normal yumrukla daha sonra demir sopaya geçtiler bizde kolay lokma değiliz bir 15 dakkaya yorulup bıraktılar ama ben bu kadar kolay yorulmam onlar daha Fatih albayın eğitimlerini görmemişler. Uzun bir nefes aldım ve Pars konuşmaya başladı. "Ceylan" dedi önce nerede olduğumuzu anlamadığı için etrafa bakındı ona biraz zaman tanıdım en son ne olduğunu hatırlaması için yaklaşık bir dakika geçtikten sonra konuşmaya başladım. "Pars" diye seslendim. "Ceylanım yüzünün hali ne kim yaptı bunları" dedi. "Kulaksız kaçırmış bizi bir planları varmış ne planıysa" dedim sorduğu soruyu es geçtim. "Senin yüzün çok kötü olmuş burdan bi çıkalım gösteririm onlara gününü" sesinden anlaşılıyordu sinirlenmişti ben yüzümün mosmor olduğuna emindim sert vurmuşta manyak.

Bir yaklaşın 20 dakika sonra Kulaksız geldi. "Oooooo ekinci esgerimiz uyanmış demekki" şivesine bak iğrenç ya bu Söz filmindeki tesöristede benzemiyor ki 1.60 boylarında önden bir dişi kırık iğrenç bişey. Pars konuşmaya başladı. "Ulan şerefsiz piç bir çıkıyim şurdan seni ellerimle öldürcem" ya bide Pars sinirlenince küfür eden biriydi ne kadar uyarsamda işte söz dinlemiyordu. "Ooo demek nişenlinin yözünü görünce bi sinirlenmeşsen bakıyorum" dedi Kulaksız.  "Ulan bir daha vur ona ne bok ediyorum seni" Parsta kışkırtmasa durmaz e yine başlayacaklar. "Oooo Pars gomtan seni gışgırtmanın yolunu buldum hele" tek kelime ile manyak.

Bana doğru yaklaştı ve yüzüme bir yumruk attı tabi bunun devamı geldi bu sıradada Pars bağırıyordu ama nafile bu adamda Pars bağırınca zevk alıp bir daha vuruyordu tabi bir kaç adamda Parsa vuruyor kışkırtmaya çalışıyordu bir kaç dakika aradan sonra yorulmuş olacakki adamına seslendi. "Hazırladıysanız sopayı getiriveren" ne sopası lan. "Hazır Başgan hele dur getirem" ne hazır inşAllah düşündüğüm değildir ya kavlıyor sonra ama ya off bu manyak yanındaki adama seslendi. "Getir bağam getir benim kulağımın hesağbını vereceğsinez" dedi tabi o sırıtıyordu Parsa baktığımda oda bana bakıyordu ama ben durmadım kışkırtmayı sevdiğimi söylemişmiydim. "Ulan sıkıyorsa gel bizim canımızı onlamı yakacaksın biz Türk askeriyiz bunlara alışığız" dedim alışıktık yani yalan mı söyleyeyim harbi fena acıtıyordu.."Oooo Tusem gomtan şemdi gonuş birezden gonuşabilecenmi" dedi. Elinde ısıtılmış sopa ile yanıma yaklaştı önce kabanımı çıkardı sonra arkamdan buluzumu genişletti ve sıcak demiri bastırdı. Pars artık dayanamamış olacakki bağırmaya başladı. "Ulan şerefsiz gelde sıkıyorsa bana yap" dedi."Yola gelesin asger sadece eşgence bunla galmayacak sıra sanada geleceğtir merag etmeyesen" dedi. Tekrar tekrar ısıtıp basıyorlardı tabikide bağırıyodum çok acıtıyordu fakat yapa yapa belim uyuşmuştu bundan haberleri yoktu. "Yav bişe deyecem hevaller sence bu esgerler sadece ısıtılmış demirlemi galmalı yoksa tuz eyi gidermi" tuz ne yemek için diyorlarsa okeyim ben yanındaki adam. "Bence tuz eyi gider başgan" dedi odadan çıktı bir kaç dakika sonra geri geldi ve tuzu yanıkların olduğu yerlere bastırdı. "Başgan esgerler geldi" ben gülmeye başladım hem ağlıyordum hem gülüyordum mallar bizi bulamayacaklarını sanıyorlardı telaşlı sesle konuşmaya başladı. "Ne nasıl bulmuşlar yerimizi" dedi adam. "Bilmiyorum başgan" dedi aceleyle adama silah verip. "Sunları silahla vurun mermi kalmasın silahta" dedi

İkimizede 2 şer kurşun sıkmışlardı benim sağ göğsümün ve sol alt karın boşluğum gelmişti Parsın beresinden vurulduğunu bilmiyordum içimden dua ediyordum başına bir iş gelmesin diye bir anda bir yanık daha hissettim bendenimde doğru tabancada kurşun kalmasın demişti gözlerim kayıyordu sanki 50 derecelik ateşte yanıyordum. "Pars hakkını helal et" dedim tabi bunu duraksayarak söylemiştim. "Sende hakkını helal et ceylanım ölürsek beraber ölürüz" oda konuşurken zorlanıyordu sanki Allah bize son kez konuşma gücünü veriyordu.

Yazardan

Ekip olay yerine gitmişlerdi fakat araba dışında hiç bişe bulamamışlardı bunu duyan Asil ve Tunç timi direkt hareket haline geçmişlerdi. Albay Tusemi ve Parsı merak ediyordu ama onladı sadece bir asker olarak değil kızı ve oğlu olarak merak ediyordu ama elinden bişe gelmiyordu o Tusemi sadece 12 yaşında bulmuştu ve onun başına bişey gelmesinden korkuyordu.

(Tusem 12 yaşında)

Küçük kız evde dövülüp dışarı atılmıştı kızın babası o akşam içmiş ve kendinde değildi içmese bile kızını dövüyor hergün sokağa atıyordu kız ağlaya ağlaya evin olduğu sokakta bir parkın içinde öylece ağlıyordu ogün karargahtan çıkan binbaşı (şimdiki albay) karargahtan çıkmış eve gidiyordu evin bazı yollarından geçerken parktaki küçük çocuğu görüyor ve yanına gidiyor. "Merhaba küçük kız neden burda ağlıyorsun" diye soruyor. Kız titriyor ve ondan korkuyordu her yeri mosmordu kız konuşmaya başladı. "S-sendemi beni döveceksin" dedi sesi titriyordu. "Hayır hayır ben seni dövmem ben Türk askeriyim sana bişey olmasına izin vermem" dedi hemen kızı korkutmak istemiyordu. "Beni o adam dövdü içmiş gelmiş yine sokağa attı her gün beni dövüyor" dedi içi gidiyordu sanki 12 yaşında değilde 5 yaşındaymış gibi ona sordu. "Tamam söyle bakalım senin ismin ne" dedi. "Benim adım Tusem" küçük kız bu adamdan zara gelmeyeceğini anlamıştı sonuçta vur en başta vururdu diye düşündü. "Tamam Tusem bende Fatih şimdi evi tarif et bakalım" dedi o adamı görsün parampinçik edecekti adamı Binbaşı küçük bir çocuğa nasıl kıyabilir diye düşündü.

Kız evi tarif etmiş adam eve girmiş bir güzel adamı dövmüş ve kızı alıp arabada uyuya kalmış eve gidince karısına olanları anla karısı da hep bir kız çocuğu istemiş ve onu kabul etmişti kız sabah uyandığında onunla konuştu. "Tusemcim artık bizimle yaşamak istermisin" bunu bir kaç gün önce konuşmuşlardı. "İsterim Fatih amca ama sen beni dövmessin dimi" kız ne yapsada ne etsede canını yakan o günü unutmuyordu. "Dövmem asla dövmem ben seni o adamdan koruycam" Binbaşı bili çocuk gibi konuşuyordu onunla ruhu küçüktü bu kızın. "Tamam olur şey artık seninle yaşiycam ya sana baba diyebilirmiyim ama eğer kız-" cümlesini tamamlayacakken Fatih lafını böldü. "Kızmam ben sana baba diye bilirsin bak seni tanıştırayı bu benim karım Hale" dedi. "Merhaba Hale teyze"dedi utangaç sesle Hale. "Merhaba kuzum hoşgeldin burası artık senin de evin istersen bana anne diyebilirsin" çocuk hasreti çekiyordu onlar çok istedi bir çocuğunun olmasını."Tamam anne" dedi utanarak. "Sana kurban olsun annen" deyip yanağından öptü Yusuf ile Hale çifti kızı kendi velayetlerine aldılar ve artık Tusem onların kızı oldu.

(Geçmiş son)

Fatih o günleri özlüyordu Tusem 18 yaşında iken annesi Hale araba kazasıyla vefat etmişti ve bu planlanmış bir olaydı o günden sonra Tusem asker olmak için Msü ye girip asker olmaya karar vermişti. Fatih Albay bütün istihbaratçılara haber vermişti sonunda onların yerini bulduğunda Asil ve Tunç timi birlikte komutanlarının olduğu kampa giriş yapmış fakat onları kurtarmak için ama biraz geç kalmışlardı.

Soooooonn

Ben ve entrika en sevdiğim bu bölüm epeybi uzun oldu

Sizce ölen olurmu yaparmıyım bilmem

Görmek istediniz bir bölüm varsa yazın hoşuma giderse yaparım

Düzenlendi

~CEYLAN~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin