yirmi bir

4K 262 74
                                    

Poyraz Ekinci~

Gitmişti.

Beni kafamdaki binbir soru yağmuruyla bırakıp sessizce gitmeyi tercih etmişti. Başımı ellerimin arasına almışken sinirden delirmek üzereydim. Tam iyi olduk, her şey yoluna girdi derken tekrar bambaşka yerlere savrulmamız kafamı karıştırıyordu. Neyden kaçıyordu bu kız, bana neyi anlatmaktan çekiniyordu? Niye ben mesafeleri yok etmek için çabalarken, Hale aramıza mesafeleri yığıyordu.

Çalan zille derin nefes alıp çıktım çalışma odasından. Geri dönmüş olabilir miydim? Açtığım kapıyla yanıldım bir kez daha.

"Basketbol oynamaya ne dersin? İnan şu an çok ihtiyacım var," diyen Yakup kapı pervazına yaslanmış basket topunu elinde döndürüyordu.

Cazip bir teklifle kafamı salladım. "Üzerimi değiştirip geliyorum."

Birlikte dakikalar sonra sahaya inip bir yandan konuşarak paslaştık. Bilmediğim bir derdi vardı onunda. Hırslı ve öfkeyle savuruyorduk topu potaya. En sonunda Yakup dayanamayarak topu rastgele fırlatıp yere bıraktı kendini.

Nefes nefes ellerimi dizlerime yaslayıp öne doğru eğildim. "Sen iyi misin Yakup?"

"Değilim. Pınar başkasını sevdiğini söyleyip siktir etti beni hayatından. İyi miyim sence? Olmalı mıyım?"

Pınar ve Yakup?

"Siz birlikte miydiniz?"

"İki aydır."

"Terkedilen tek ben değilmişim. İyi hissediyor olmam beni kötü bir dost yapar mı?" derken istemsiz bir kahkaha savurdum.

Gülüşüme eşlik etsede ikimizde iyi değildik. Neşeli bir gülüş değildi bizimkisi. "Siktir git Poyraz."

Yanına uzanırken soğuk zemin yarın hasta olacağımızı işaret ediyordu. "Hale de bir-iki saat önce aynısını bana yaptı. Yalnız değilsin, üzülme."

"Konuşmadınız mı? Tutamadın mı lan kızın elini?"

"Tuttum," derken zoraki yutkundum. Sanki bir yumru vardı boğazımda. "Ama o bırakmayı tercih etti Yakup. Benden sakladığı bir şey var. Ya da bana güvenmiyor."

Yerinde doğrulup bağdaş kurdu. "Ne saçmalıyorsun oğlum sen? Nereden bu sonuçlara vardın?"

"Ailesiyle bir derdi var ama benden sakınıyor. Geçen annemle tartışıyorlardı odamda. Ben gelince gözlerini kaçırıp sanki hiç bağıran onlar değilmiş gibi sustular. Bir şeyler oluyor Yakup ve her neyse ben bunu anlamıyorum."

Ellerini geriye uzatıp başını arkaya attı. Bende yerimde doğrulup aynı pozisyonla karanlık gökyüzüne baktım. "Ne oluyorsa bunu sadece Hale'den öğrenebilirsin. Hem sizin bir şansınız var. Birde bana bak. Bok gibi kaldım ortada."

"Halledersiniz, sorsaydın ya kim diye. Ne değişti bir anda deseydin. Belki onunda sakladığı şeyler vardır."

"Lan yürü git. İyice paranoyağa bağladın. Dedektif olup çıkacaksın," diyen Yakup kahkaha savururken eşlik ettim ona.

Hale'yle ne yapacağımı hala bilmiyordum.

...

Aramızdaki sessizlik ve gerginlik elle tutulur cinsinden olsada onun gibi duruma kayıtsız kalmayı tercih ettim. Şirketin önünde duran arabayla beklemeden inip onu arkamda bıraktım. Kafamda oturmuştu bazı şeyler. O bensiz olmayı göze alıyorsa bende ona istediğini verecek ve uzak duracaktım ondan.

"Hale Hanım çekimler için fotoğrafçıyla görüşün. Bir aksilik olursa sizden bilirim," diyerek odama girdim. Yüz ifadesini tahmin etmek zor değildi. Sinirle çatılan kaşlar ve söylene söylene dudaklarını büzen bir Hale.

"Sen istedin güzelim. Bu sefer sen bana geleceksin," diyerek kendi kendime gülümsedim. Karşı cama çevirdiğim bakışlarla kısılmış sinirle bana bakan gözler anında başka yöne çevrilirken dudağımı ısırdım kahkaha atmamak için.

Dosyayı açıp kendimi işime odakladım. Aradan geçen dakikalar sonra çalan telefonla "Efendim Hale," diyerek kalemi masaya bıraktım. Gözlerim ondayken yutkundu.

"Çekim için görüştüm. Ancak istediğiniz listedeki tüm fotoğrafçılar verdiğimiz tarihte dolu."

Başımı ovuşturup "Pınar ve Yakup'a haber ver. Odama gelin," diyip telefonu kapattım.

Çizime ufak tefek birkaç dokunuş daha yapıp dosyayı kenara koydum. Kış kreasyonu için toplantı yapmamız yakın zamanda şarttı.

"Bizi çağırmışsın," diyerek odaya giren Yakup'u, ardında bozuk moralle Pınar ve Hale takip etti.

"Oturun, Hale görüştüğün isimleri gösterir misin? Verdiğimiz tarihte bu isimler dolu. Büyük ihtimal tüm şirketler planlama çoktan yaptılar. Şinasi'yi işten çıkarmamız iyi olmadı," diye söylenirken kalemi döndürdüm elimde. Başımda dikilen Hale iki ayrı kağıdı önlerini bırakırken bir tanede bana gösterdi. "Bu isimlere aracı olabilecek bir tanıdık lazım. Acil çekimleri tamamlamamız şart."

"Dostum Şinasi'yi geri çağırmayı denesek? Hem benim ayarlamam zor. Kimse yanaşmaz."

"Şinasi yurt dışına gitti. Geri döneceğini düşünmüyorum," diyen Pınar "Ancak birkaç kişiyle görüşebilirim. Belki profesyonel birini ayarlayabilirler. Aklıma başka bir şey gelmiyor."

"Ne yapacağız Poyraz Bey? Çok az kaldı, zaman daralıyorken böyle bekleyecek miyiz?" diyen Hale endişeyle baktı bana. Gözlerim gözlerine takılı kalırken güzelliği karşısında yutkundum.

Bugün açık bıraktığı kızıl saçlarıyla enfes bir görüntü sunuyordu. Sanki güzelliğinin farkında değilmiş gibi duruyordu.

"Ben telefon görüşmesi yapacağım," diyen Yakup'la düşüncelerden sıyrılıp gözlerimi Hale'den ayırdım. Pınar'da ayaklanırken odanın kapısı açıldı.

"Selam, özlediniz mi beni?" diye şen kahkahasıyla içeri Furkan girdi.

Hepimiz aynı şeyi düşünüyormuş gibi birbirimize bakıp gülerken Yakup "İstediğimiz adam ayağımıza geldi."

👠

Kiralık aşk gibi hissettiriyor ama bize bir Koray lazım diye mesaj atanlar olmuştu. Ne dersiniz Furkan bize bir Koray olur mu?

Dayanamadım ve ben geldim. Ama lütfen 70'in üzerine çıkalım. Yavaş yavaş sona geliyoruz. Sıralamaları sallayalım istiyorum.

Seviliyorsunuz<3

İSTANBUL BEYEFENDİSİ | Yarı Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin