yedi

5.7K 307 22
                                    

Ağrıyan gözlerimi ovuşturarak dakikalardır çalan telefonu açtım sinirle. "Ne var?"

"Şu telefonu açışa bak. Sen nerdesin? Misafirler gelecek hala ortada yoksun. Hale derhal buraya gel, derhal."

Dıt dıt dıt..

Saati kontrol edip geç kaldığımı farkettim. Şengül Hanım beni çiğ çiğ yiyecek. "Hale kalktın mı yavrum?" diye seslenen babaannemle gülümsedim. İçine mi doğuyordu anlamıyorum. "Kalktım babaanne. Hazırlanıyorum, çıkacağım hemen."

Telefona sarılıp Sinan'ı aradım. "Alo Sinan, oğlum acil kalkman lazım. Beni bir yere kadar bırakacaksın," dedim ve bir şey demesini beklemeden telefonu yüzüne kapattım.

Askıdan çiçekli elbisemi üzerime geçirirken altına gümüş sandaletlerimi giydim. Saçlarıma fön çekip çantama gerekli olabilecek her şeyi aldım ve hızla kapıya çıktım. "Kızım ne bu acele? Bir şey yok değil mi?"

"Yok babaanne, akşam gelince görüşürüz. Hadi öptüm," diyerek onu arkamda bırakıp Sinan'ın arabasına koştum. Hala evden çıkamayan Sinan'a "Sinan, hızlı olsana. Geç kaldım geç," diye bağırmayı ihmal etmedim. Çok geçmeden kapıda göründü o da.

"Sanada günaydın Hale," diye göz devirirken Sinan, aynı anda arabaya bindik. "Yolculuk nereye?"

"Sen sokaktan çık tarif edeceğim ben sana. Şengül Hanım'lara gidiyoruz."

Gözlerini kısıp merakla bana bakarken derince soluklandım. Anlatmam gereken çok şey vardı. Dün telefon geldiğinden itibaren her şeyi hızlı ve detaylıca anlatmaya başladım. Yeri geldiğinde yükseldi yeri geldiğinde beni sakinleştiren, destekleyen taraf oldu Sinan. Son durağa geldiğimizde ise inmeden sıkıca sarılıp vedalaştım onunla. "Çok sağol Sinan gerçekten. Sen olmasan bu kadar hızlı gelemezdin."

"Ne demek her zaman. Kendine dikkat et Hale. Çok garip bir oyunun içindesin. Ucu görünmeyen her anı sürprizlere gebe olan saçma bir oyun. Şengül dediğin o kadına da güvenme. Sonuçta karşısındaki oğlu ve dahası seni onun yanına neden ısrarla soktuğunu bilmiyoruz. Ne olursa olsun yanında olduğumu bil ve kendine dikkat et."

"Sinan iyi ki varsın. Sen ve Gülay iyi ki varsınız. Siz olmasanız kafayı yerdim herhalde," diyerek son defa vedalaştık ve ayrıldım yanından. Geldiğime dair mesajı Şengül Hanım'a yollayıp kapıda dikilmeye devam ettim. Çok değil saniyeler içinde kapı sonuna kadar açıldı ve karşımda belirdi.

"Misafirler gelmeden yetişebildin. Direkt mutfağa geç, Poyraz da birazdan gelir. Misafirleri ağırlamamda bana yardımcı olacaksın. Poyraz'ın asistanı olarak," diyerek o önden ben arkadan ilerledik evin içerisinde.

"İyi de ben asistanı değilim ki artık. Hem Poyraz Bey gelecek diyorsunuz. Kızılca kıyamet kopar burada, yapmayın etmeyin gideyim ben ya."

"Ay dur sende hemen. Kovulduğunu ben bilmiyorum. Hala asistanı olduğunu sanıyorum ve seni yardıma çağırıyorum. Olay bu gerisini bana bırak. Anlaşıldı mı?"

"Şengül Hanım gene ne yapıyorsunuz bilmiyorum ama öyle olsun madem."

...

Tabakları son defa kontrol edip misafirlere tüm samimiyetimle gülümsedim. Mutfağa geri dönecekken buraya doğru gelen Şengül Hanım ve yanında Poyraz Bey'i gördüm. Gözlerimi onlardan ayırıp gülümseyerek yanımdan geçen İlyas Bey'e başımla selam verdim. İlyas Ekinci, Poyraz Bey'in babasıydı. Geldiğimde tanışmıştık. Şengül Hanım'ın oyununa ortak değildi yani bir şey bilmiyordu.

Bakışlarım tekrar ileriye dönerken bu sefer bakışlarım karşılıksız değil, yerinde sabitlenmiş beni izleyen Poyraz Bey'e denk düştü. Hay aksi, uğraş dur şimdi.

Herhangi bir tepki vermeden yanlarına ilerdim. Onu görmezden gelip "Benden istediğiniz her şeyi yerine getirdim Şengül Hanım. Başka bir şey yoksa müsaadenizle çıkayım ben."

"Olur mu öyle şey? Bize eşlik etmeni isterim, eğer başka bir işin yoksa."

Evet hepsi oyunun bir parçasıydı aslında. Kafasında ne kurguladıysa her şey istediği gibi ilerliyordu. "Aslına bakarsanız hayır herhangi bir işim yok. Eşlik etmekten onur duyarım. Ben son kez mutfağı kontrol edeyim," diyerek sahte gülümseyle Poyraz Bey'e göz değdirmeden ilerledim.

Mutfağa girdiğimde sinirlerim gene tepeme çıkmış hışımla su almıştım kendime. Evin hizmetlisi Yaren anlamazca bana bakıp "Bir sorun mu var Hale? İyi misin? Kıpkırmızı olmuşsun," diye merakla sordu.

Tam ona cevap verecekken Poyraz Bey mutfağa girmiş bense tezgaha yaslı bedenimi ayırıp bardağı tezgaha bırakmıştım. "Bir şey mi istediğiniz Poyraz Bey?" diyen Yaren ona yönelmişti.

Aman adı batasıca.

"Yaren sen bize biraz müsaade edebilir misin?" demesiyle Yaren yanımızdan ayrılmış bende bedenimi ondan tarafa döndürmüştüm. "Burada ne işin var Hale? Neden benim evimdesin?"

Kırıcısın Poyraz Ekinci.

"Anneniz sabah ricada bulundu. Aslına ricadan çok emrivaki oldu ama neyse. Kendisine artık çalışanınız olmadığı söylemeye fırsatım olmadan telefonu suratıma kapattı. Gerçi ben kendisiyle konuştum, durumu izah ettim ama neyseki bana inanan bir insan var," diyerek yanından geçecekken kolumdan yakalayıp bedenimi kendine döndürdü.

"Ne düşünmemi bekliyorsun Hale? En son sende olan dosya bir anda ortadan kayboluyor. Tüm oklar seni gösterirken ben sana nasıl güveneyim?"

Hala kolumu tutan eline ve söylediği sözlere kırgın bir bakış attım. "Araştırabilirdiniz. Ama doğru ya öncesinde beni şüpheyle dinlememeniz gerekirdi. Önce bana hırsız gözüyle bakmamalıydınız," diyerek kolumu elimden hışımla çektim ve arkamı dönüp terk ettim mutfağı.

Şengül Hanım dudaklarıyla gerisi bende dercesine mırıldanarak göz kıptı.

Anlaşılan buradaki işimiz bitmişti.

👠

Bugün öyle yoğunduki, o yüzden ne bölüm düzenleyebildim ne yazabildim.

Yarın tüm hızımızla devam edeceğiz inşaallah. Yorumlarınızı bekliyorum.

Seviliyorsunuz<3

İSTANBUL BEYEFENDİSİ | Yarı Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin