Arabadan inip eve girmeyi beklerken utançtan kafamı yerden kaldıramıyor salak salak sırıtıyordum. Ne mi olmuştu? Beklemediğim bir anda Poyraz Bey -ki artık kendisine Poyraz demem konusunda anlaşmıştık- şirkette odama girmiş ve beklemeden dudaklarıma yapışmıştı. Tabi karşılık verdiğim gerçeğini söylemeden geçemeyeceğim. Fenayım, çok fena.
"Güzelim anahtarı çıkarıp kapıyı açmayı düşünüyor musun? Sende var diye ben sabah almadım çünkü. Yoksa daha bekler miyiz?" diyen Poyraz'la kafamı hızla kaldırmış yanan yanaklarımla anahtarı çantamdan vermiştim.
Güzelim demesiyle kelebekler karnımı esir alsada hülyalı halimle anahtarı beklediğini fark edememiş olmak utandırmıştı. Aferin Hale, iyi halt ettin.
"Anlaşılan sen hala kendine gelemedin," diyerek ne ara içeri girdiğini anlamadığım adam kolumdan tutup eve soktu beni. Kapıya yaslanan bedenimle üzerime eğilip dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı. "Acıktım ve seni yemek ne kadar cazip gelsede sen bana lazımsın. O yüzden yemek yemeye ne dersin güzelim?"
Arkadaşlar size diyorum ki ben düştüm, dizlerim kana bulandı. Ay ben fenayım. Anlatabiliyor muyum? Bu adamın benim kalbime kastı var, net.
"Olur, yiyelim. Ben hemen hazırlarım şimdi," diyerek yüzümde gülümsemeyle kolunun altından sıyrılıp ceketimi çıkardım. O sırada çalan telefonumla arayanı kontrol ettim. Babaannem arıyordu. Kırgındım hala ona. Hepsine. Konuşmak istemiyordum ama merak etmesine, üzülmesine de dayanamıyordum işte.
"Açmayacak mısın? İstersen iyi olduğunu söyle. Ne olursa olsun yaşlı kadın. Üzme onu güzelim," diyen sesle kafamı salladım. Haklıydı.
"Ben yanıtlayıp geliyorum," derken yutkunmakta zorlandım. Bahçeye adımlayıp açtım telefonu.
"Efendim?" diyerek cevap bekledim karşıdan.
"Hale, yavrum neredesin? İyi misin kızım?" diye endişe dolu sesiyle babaanneme ne diyeceğimi bilemedim ilk anda.
"İyiyim ben. Endişe etme, merakta etme. İyiyim," derken istemsiz bir soğukluk vardı sesimde.
"Yavrum eve gelsen ya. Konuşalım her şeyi. Böyle gidince aklım sende benim. Ne olur beni dinle bir kez olsun," diyen sesi ağladığını gösteriyordu.
Burun kemerimi sıkıp başımı ovuşurdum. "Biraz zaman geçmeli, biraz düşünmem lazım. Merak etmeyin beni. İyi olduğumu bil diye açtım. Şimdi kapatmam lazım," diyerek beklemeden kapattım telefonu. Arka cebime koyup ellerimle yüzümü ovuşturdum. Saçlarımı geriye atıp ofladım.
Belime dolanan kollarla başını omzuma koyup yanağını yanağıma yasladı Poyraz. Aramızda resmiyet olmadan ona Poyraz demek tahmin ettiğimden daha iyi hissettirmişti. Aramızdaki tüm engelleri kaldıracağını söylemiş ve ilk en kolayından başlamıştı. İlk adım diyebilirdik biz buna.
"İyi misin yavrum?" diyen sesinde kaybolmak istedim. Hitabı kalbimi çarptırırken daha ne kadar heyecanlanabilirim sorusuna karar veremiyordum.
Kafamı geriye iyice yaslayıp belime sarılan kollarının üzerinde ellerimi birleştirdim. "Bilmiyorum ama şu an çok iyi hissediyorum," derken gözlerim kapandı. Hava hafiften serinlemiş kollarının arasında huzurlu bir an yaşıyordum.
"Poyraz," derken aslında söyleyecek bir şeyim yoktu. Sadece adını zikretmek istemiştim.
"Söyle güzelim," diyerek boynuma yakıcı bir öpücük kondurdu.
"Hiç öylesine. Kollarının arasında mutlu olsamda içeri girip yemek yemeliyiz."
Kolunu omzuma atarken adımladık eve doğru.
...
"Tamamdır annecim, Hale'yle konuşayım. Eğer istemezse biraz erteleriz yemeği. Başka bir şey var mı? Tamamdır, bende öpüyorum seni," diyen Poyraz telefonu kapatıp masaya koydu. Çorbaları kaselere koyup servis ederken çaprazına oturdum.
"Ne diyorsun gidelim mi yemeğe?" derken bakışlarımı kaçırdım. Ben Şengül'le henüz karşılaşmak istemiyordum. Kadının ne zaman ne diyeceği belli olmayacakmış gibi korkutuyor beni.
"Hemen olmak zorunda mı? Biraz zaman geçse, hem benim eve dönüp babaannemlerle aramızdaki sorunu halletmem gerek. Acele etmesek?" diyerek yüzüne baktım.
Anlayışlı bir yüz ifadesiyle gülümsedi. "Sen nasıl istersen güzelim. Ben anneme daha sonra geleceğimizi söylerim. İlişkimizi herkes er ya da geç duyacak. Korkma Hale, korkma ve sakın çekinme. Ben hep yanında, yakınında olacağım. Bunu bil olur mu?"
Ben bu adamı yerim.
Gülümseyip başımı salladım. Birlikte yemeğimizi yedikten sonra ben mutfağı topladım o da tezgaha yaslanıp beni izledi. Arada sarılıyor, öpüyor ve mutluluğu her şekilde yansıtıyordu bana.
"Yarın evden çalışalım diyorum. Çizim yapmak istiyorum. Önemli bir şey var mı?" diyen Poyraz'la kahve kupasını önüne bırakıp yanına kıvrıldım. Anında kolunu omzuma atıp göğsüne yasladı beni.
"Yarın çekim var diye hatırlıyorum. Dışarıda olacağımızı söylemişti Yakup Bey. Ama istersen programını kaydırabilirim," diyerek seçenek sundum ona. Dudak büküp cıkladı.
"Yok çekimi yapıp aradan çıkaralım. Sonrasında direkt eve geliriz, çizim yaparım. Sen ne zaman konuşacaksın babaannenle? Aranızdaki sorun ne Hale? Neden bu kadar öfkelisin ona? Ya da kırgın," demesiyle kaçtığım sorular buldu beni.
Fazlasıyla gerilmiştim, verecek bir cevabım yoktu çünkü. Nereden başlayacağımı, nasıl anlatacağımı bile bilmiyordum.
"Önemsiz konular Poyraz. Lütfen şimdi bunu konuşmayalım. Yarın gitmeyi düşünüyorum. Hem daha fazla burada kalamam. Ne kadar kaçacağım ki?"
Geçiştirircesine konuşmamdan memnun kalmamış olacak ki, doğrulup ondan uzaklaşır gibi olduğumda yüz ifadesi kasılmıştı.
"Öyle diyorsan," diyerek daha fazla uzatmadı. "Ben çalışma odasına geçeceğim. Uyumak istersen koltukta yatma. Odama çıkabilirsin."
Sonra bir şey demeden terk etti salonu. İlk kez odasını görecektim. Aklıma takılanla kaşlarım çatıldı. Şengül Hanım fotoğrafımızdan bahsetmişti. Baş ucunda saklıyor demişti. Öyle olsa beni odasına yalnız gönderir miydi? Belki de çoktan atmıştı fotoğrafımızı.
"Of Hale of. Öyle bir sıkıştın kaldın ki, ne halt edeceğini bilmiyorsun," diye kendi kendime söyledim kafamı geri koltuğun başlığına yaslarken. "Kızdı mı acaba bana? Belki de geçiştirdiğim için kırıldı bana."
Ellerimle yüzümü kapatıp olduğum yerde sinirle tepindim. En sonunda dayanamayarak çalışma odasına ilerleyip kapıyı tıkladım. Herhangi bir dönüt alamazken tekrar vurdum kapıya. Yine cevap gelmeyince kapıyı aralayıp içeri girdim. Poyraz önündeki kağıda bir şeyler karalıyor beni görmemiş, duymamış gibi devam ediyordu.
"Tıkladım ama duymadın herhalde," derken aslında duyduğunu gayet iyi biliyordum. Ama bunu onun bilmesine gerek yoktu değil mi?
"Çalışıyorum," diyerek sesindeki buz gibi soğuklukla bana bakmamaya devam etti.
Kalbimde ufak bir çatırdama hissettim. Gözlerim doldu bu kırgınlıkla. "O zaman ben seni rahatsız etmeyeyim," derken sesime yansıdı tüm duygularım. Onu orada bırakıp odadan çıkmaya yeltenirken sözleriyle duraksadım.
"Benden ne saklıyorsun Hale? Benim bilmemi istemediğin ne oldu da sürekli geçiştirici cevaplar veriyorsun?"
👠
Ay bunların sonu ne olacak böyle bir çözemedim kendimi skkskshskskls
Alayım yorumları? Sınır önceki ve bu bölümde 70'i görmek. Sanmayın önceki bölümü atladım. Bekliyoruz yorum&oyları *-*
Seviliyorsunuz<3
![](https://img.wattpad.com/cover/321025845-288-k51553.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTANBUL BEYEFENDİSİ | Yarı Texting ✔
Storie d'amoreHale: Teklifinizi kabul ediyorum. Sahi neyin içine düşmüştüm ben? *Kısa hikaye tadında, romantik bir kurgudur. *Keyfi yazılan bir kurgudur, eleştirel yaklaşmayınız. Romantizm #1 (25.05.2023) Kısa Hikaye #1 (25.05.2023) Komedi #1 (09.06.2023) Kurgu...