Kapımızın önünden kaçıncı geçişi olduğunu sayamadığım siyah modifiyeli Tofaş, direksiyonundaki kıro Ulaş ve tayfası tekrar sokağın başında göründüğünde ağlamak üzereydim sinirimden.
Sarı saçlarıma ithafen Mahzun Kırmızıgül'ün Sarı Sarı şarkısını açıp durağa kadar takip ediyordu beni. Hem de her Allah'ın günü, bana yaşattığı şeyler yüzünden ondan nefret etmek istesem de yüzüne baktığım an tüm sinirim uçup gidiyordu.
Kıroların padişahı olacak potansiyelde olsa da çok yakışıklıydı şerefsiz, boyu da uzundu. Siyah saçları o kadar kısa olmasına rağmen onda harika duruyordu, kulağının arkasında büyük bir S harfi dövmesi vardı.
Her gün bana aşkını ilan edip dalga geçerken ona bakmıyordum bile, arabasıyla takip edip durakta otobüsüme binene kadar uğraşıyordu hep. Otobüse binip mahalleden uzaklaştığımız an gözyaşlarımı serbest bırakabiliyordum.
Onun hiç benim halimi umursadığını sanmıyordum, mahallede herkese yardım edip saygıyla yaklaşırken bana neden böyle yaptığını anlayamamıştım.
Dönüş yolumda nadiren denk gelirdik, çünkü onun meyhanesi bu saatlerde açılırdı. Bir kez bilmeden gitmiştim oraya, bir daha gitmemeye tövbe etmiştim.
Masamıza oturup beni kolunun altına çekmiş, bütün gece dibimden ayrılmamıştı. Kendimi sıkmaktan boynum tutulmuştu, ne bir lokma yiyebilmiş ne de lavaboya gidebilmiştim.
Arkadaşları da Ulaş yokken 'enişte' diye diye dibimde dolaşıp alay ediyorlardı. Hayır tek bir hatam olmamıştı onlara karşı, taşındığımız günden beri kafamı kaldırıp kimseyle göz göze bile gelmemiştim.
Bugün şanslı günümde değildim, Ulaş otobüs durağında arabasıyla bekliyordu yine. Mahalleye girerken camını indirip seslendi.
"Beni doyuracak tek şey sensin Sefer tasımm..."
Birde bu vardı, kalçalarım kilom yüzünden oldukça büyük olduğu için bana sürekli 'sefer tası' diyip duruyordu.
Artık kendimi tutamayıp ağlamaya başladığımda arabayı ileriye park edip hızla araçtan indi. Koşar adım yanıma gelirken bileğindeki tespih her adımında sallanıyordu. Yanından geçmeme izin vermeden beni tutup ara sokağa çekti.
"Yavrum, Sefer tasım noldu kurban olduğum, kim üzdü seni de gözünün yaşını akıttı?" Dalga geçiyor bir de şerefsiz.
"Ben sana ne yaptım?" Çatallanan sesimle konuştuğumda yüzümü inceliyordu hala.
"Yavrum ne yapacaksın sen bana, kamyon gibi çarptın. Yerlerde sürükledin, aşkından süründürüyorsun senelerdir de bir he demiyorsun."
"Ulaş yeter artık, bak çok yoruldum artık ben. Okulumu bırakıp gitmek istemediğim için katlanıyorum ama yeter. Bende insanım, alay edecek başkasını bul kendine çünkü ben tükendim."
Ellerimle yüzümdeki yaşları silerek koşar adım eve girdim, ailem bu hafta köyde oldukları için rahatça ağlayıp içimdeki zehri attım.
Telefon numaram çok fazla kişide olmadığı için mesaj geldiğinde çok şaşırdım.
05********* : Arka sokağa gel hemen Sefer'im
Sefer : Sen kimsin be akşam akşam
05********* : Ben Ulaş bekliyorum hemen in aşağıya ve sokağa gel
Yutkunup mesajı bir kez daha okudum, ellerim titriyordu korkuyordum. Atar yapıp eve girdim de ne oldu, dayak yeme zamanım da gelmişti demek.
Yüzümü yıkayıp ayaklarımı sürüye sürüye arka sokağa geldim, köşede sırtını duvara dayamış sigarasını içen Ulaş beni gördüğü gibi sigarayı söndürüp dibindeki çöp kutusuna attı ve eline kolonya sıktı.
Sigara kokusundan tiksindiğimi bir kez söylemiştim sadece, galiba o yüzden artık cebinde kolonya taşıyordu. Yürürken ağzına da bir naneli sakız attığında istemsizce göz devirmiştim.
"Şimdi yavrum, söyle bakalım niye ağladın?" Ciddi ciddi bunu bana soruyordu demek.
"Benimle kilom yüzünden dalga geçtiğini biliyorum ama çok uzattın artık Ulaş. Buna dayanamıyorum, ciddi anlamda yıprattı beni bu hareketlerin."
Yüzü her kelimemde daha da asılırken bana gözünü bile kırpmadan bakıyordu. İnanamıyordu sanki söylediklerime, ben de bu tavrına inanamıyordum.
"Ben seninle hiç dalga geçmedim, hiç alay etmedim. Sefer tasım diyip şaka yapıyorum ama, sana gerçekten tutkunum be yavrum. İnanması bu kadar zor mu buna?"
Gözyaşlarım tekrar gözlerimi doldururken, bana doğru ufak bir adım atıp ürkek bir kuşmuşum gibi nazikçe kollarını etrafıma doladı. Kokumu içine çekiyordu ve elleri titriyordu.
"Bir daha demem, seni ağlatacak tek bir şey yapmam Allah çarpsın ki. Sen bana yapma de yeter, ben onu sen yap diyene kadar asla yapmam bir daha."
Söylediklerinden çok söyleyiş tarzı beni şaşkına uğratırken kollarının arasından çıkıp ona baktım inanamayarak.
"Gerçekten mi?" Umutlu sesimle gülümseyip başını salladı olumlu anlamda. O zaman denemekten zarar gelmezdi, bakalım yapacak mıydı gerçekten dediklerimi.
"O zaman mahalleden geçerken o iğrenç şarkıyı açma bir daha, nefret ettim artık o şarkıdan. Bir de beni hergün hergün takip etme, gördüğünde insan gibi selam ver."
Tamam der gibi kafasını sallayıp elini telefonuna attı, çaldığını duymamıştım bile. Ekrana bakıp meşgule attığında şaşırdım, normalde kim ararsa arasın ilk çalışta açardı.
"Açsaydın." Dediğimde gülümsedi, yakışıklı adamdı vesselam.
"Senden önemli kimse yok, sonra ararım ben onları yavrum." Gerçekten bilimsel bir deneyi inceler gibi inceliyordum hareketlerini.
Oldukça ciddi ve ilgili şekilde benimle ilgileniyordu. Elimin birisini kaldırıp gözlerimdeki yaşları silecekken benden önce davrandı ve ellerini tombul yanaklarıma koyup baş parmaklarıyla gözlerimi sildi.
"Bir kere öpsem, çok mu şey istemiş olurum, he yavrum?" Panikle bir adım geri gittim, elleri iki yanına düşerken gözlerinde bir kırgınlık oluştu.
Sesimi bulmam uzun sürsede, konuştuğumda çocuk gibi çıkan sesime lanet etsem bile sözlerimle yüzü güneş gibi parlamıştı.
"Sadece yanaktan, bir kere." Benden iki baş kadar uzun olduğu için bana doğru eğildiğinde kalbim ağzımda atmaya başlamıştı.
Sadece yanağımdan öpecekken neden bu kadar heyecan yapıyordum ki, daha önce kimse beni sevdiği için öpmediğinden olabilirdi mesela. Sevgilim falan olmamıştı, kilomu görmeyen kalbime bakan kimse yoktu.
Ulaş hariç...
Dudakları yanağıma dokunmadan önce boynuma doğru yaklaşıp kokumu içine çekti, omzumu çeneme doğru kapattım istemsizce. Boynumdan çok huylanıyordum, hassastı boynum.
Bir 'ahhh' çekip dudaklarını yumuşakça yanağıma dayadı, bıyıkları yeni yeni çıktığı için ufak bir karıncalanma yaratmıştı sürtününce. Ben çekilmesini beklerken uzun bir süre öyle kaldı, elimi kaldırıp koluna koyduğumda bile geri çekilmedi.
Koskoca mahalle abisi, yanağımı öpmeyi bırakmak istemiyor gibiydi. Dudağını kaldırmadan biraz kulağıma doğru kaydırdı dudaklarını, sonra elmacık kemiğime doğru.
Kendimi hafifçe geriye çekip dudaklarını yüzümden çekmesini sağladığımda gözlerini kapattığını gördüm. Gözlerini açıp baygın baygın bana baktığında alt dudağımı ısırdım, bu adam ya çok iyi rol yapıyordu ve ilerde benimle büyük alay edecekti, ya da beni ciddi ciddi seviyordu.
İyi geceler dileyip ara sokaktan çıkarken ikincisi olmasını dilediğimi fark edip adımlarımı hızlandırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFER TASI
General FictionMahalledeki kilolu gence yanık olan kıro ağır abi Ulaş Kiloları yüzünden alay konusu olduğunu düşünüp depresyona giren Sefer