ULAŞ'IN AĞZINDAN
YILLAR ÖNCESİNDEN BUGÜNE;
Mahalleye yeni bir ailenin taşınacağı haberini aldığımızda bütün gençler toplanıp yardıma gitmeye karar verdik, ama tabi geç kaldığımızı bilmiyorduk. Celal'in kafasına patlatıp azarlarken gözüm üstündeki beyaz tişörtü yelleyerek merdivenleri inen gence takılı kaldı.
Bembeyaz cildi, etli butlu cüssesiyle ve herşeyden önemlisi ışık saçan gülümsemesiyle kamyon çarpmışa döndüm. Onunla bir saniyelik gözlerimiz birleştiğinde kalbim öyle bir hızlandı ki nefes almayı unuttum.
Hiç öyle gönül işlerine bulaşmamıştım şimdiye kadar, zaten bunun aniden olan bir şey olduğunu yeni fark ediyordum. Gönül kimi seveceğini kendi seçiyordu, gönlümün seçtiğini inkar etmek delikanlılığa yakışmazdı.
Ben mahalledeki herkesin saygı duyduğu Ulaş, bu gence ilk görüşte vurulmuştum. Hergün o kapıdan geçer oldum, yeni aldığım kara sevdamla okula gittiği saatleri takip edip saçlarının sarısına ithafen Mahsun abimizin şarkısını açıyordum.
Sinir oluyordu bana, bazen ters ters bakıyordu yanından geçerken. Onun güzel yüzünü görmek için bana küfür etmesine bile razıydım.
Bir gün Kürşat gelip sarı saçlı yârimin hakkında öğrendiklerini anlattı, doğum tarihinden başlayarak hakkında her ulaşılabilir bilgiyi zihnime kazıdım.
İsminin Sefer olduğunu öğrenince gülen gençlere nasıl baktıysam artık birbiri ardına özürlerini sıraladılar. Doğum gününe bir kaç gün kaldığını öğrenince sevinmiştim.
Beşiktaş forması giymiş bir peluş ayı alıp, üstüne ona olan aşkımı anlatan bir mektup yazdım becerebildiğim kadarıyla. Sabah erken vakitte evlerinin kapısına bırakıp mahallenin girişine gidip çıkışını bekledim.
Elleri boş çıkmıştı evden, o gün ilk kez gözümden birisi için yaş akmıştı hayatımda. Sevgimi nasıl göstereceğimi bilmiyordum, çünkü daha önce hiç sevgi görmemiştim. Bazı geceler mahallenin köpeklerini beslerken görüyordum onu, yüzünde geceyi aydınlatan gerçek bir gülümseme oluyordu sürekli.
Bir insan sokak köpeğini kıskanır mı?
Ben kıskanıyordum, hemde nasıl kıskanıyordum. Bana bir kez tebessüm bile etmeyen genç köpekleri okşayıp, onları elleriyle besliyordu. Yanına yaklaşıp sevgi dilenmek bile geldi aklıma, kendime yediremediğimden değil bana o sinirli bakışını görmek istemediğimden vazgeçtim.
Bir kez benim mekana geldi, yanında arkadaşı olduğu belli olan kız-erkek karışık grupla birlikte. Onlar konuşup gülüşürken ben içmeyi abartmıştım, sarhoşluğumu belli etmeden yanlarına gittim. Yanına kuruldum ama kalbim öyle bir atıyor, yerinden çıkıp masada zıplayacak sanki.
Kolumu da attım omzuna, kasıldığında ağlamamak için zor tuttum kendimi. Bu kadarcık bile temas etmemi istemiyor oluşu beni içten mahvetse de dıştan gülüp eğleniyor imajı veriyordum.
Bir süre sonra kalkıp gittiler, ellerini ceplerine attırmadım asla. Onlar gittikten sonra ne kadar o koltukta oturdum bilmiyorum. İçim bomba patlamış gibi kan revan, dışım taş kesilmiş halde.
Gözlerimi artık bomboş olan sahneye dikmiş öylece oturuyordum, Kürşat gelip eve götürene kadar öylece durdum orada. Bir süre sadece okula giderken gördüm yüzünü, akşamları mekanı açıp aynı masada küfelik olana kadar içiyordum.
Tüm mahalle hatta tüm semt öğrendi sevdamı, ailesi bana ters bakışlarla baksalar da sesleri çıkmıyordu korkudan. Laf etmeye kalkan herkesi susturdum, ben onu seviyorsam bu bir tek bizi ilgilendirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFER TASI
General FictionMahalledeki kilolu gence yanık olan kıro ağır abi Ulaş Kiloları yüzünden alay konusu olduğunu düşünüp depresyona giren Sefer