Sabah oldukça erken bir saatte uyanıp duşa girmiştim, aynaya baktığımda yüzümdeki hafif pembelik dikkatimi çekti. Hassas cildime lanet okuyarak nemlendiriciyi alıp kızaran yere sürdüm.
Dün dudaklarını gezdirdiği yerler, bıyıklarının sürtünmesi yüzünden pespembe olmuştu. Bembeyaz cildimde oldukça dikkat çekici duruyordu, acaba annemin kapatıcısından sürsem olur muydu?
Boşverip hazırlandım, okula giderken hep rahat giyindiğim için siyah bir kot ve koyu mor bir tişört çektim üstüme. Gümüş zincirlerimi ve saatimi takıp çok sevdiğim, dünya kadar para verdiğim parfümümü sıktım.
Nadiren parfüm sıkardım, bugün mutlu hissediyordum garip bir şekilde. Çantama eşyalarımı koyup sırtıma taktım ve yola koyuldum. Merdivenlerden inerken siyah Tofaş sokağın başında göründü. Son ses Müslüm çalıyordu bu sefer, Mahzun'dan vazgeçmişti demek.
Sonra aklıma dünkü konuşmamız gelince adımlarım duraksadı, gerçekten açmamıştı o şarkıyı. Sonra çalan şarkıyı dinledim.
'Böyle bir aşk görülmemiş dünyada' diyordu. Yüzümde bir gülümseme oluşurken tekrar yürümeye başladım, arkamdan benim yavaş adımlarımı takip ediyordu arabayla.
"Günaydın yavrum, gül yüzlüm."
Bağırarak söylediği şeyle ona döndüm, suratımı ifadesiz tutarak aynı şekilde 'günaydın' dedim bende. El frenini çekip aniden arabadan inince yanındakiler gibi bende şok olmuştum.
"Lannn, kim yaptı yüzüne bunu. Oyy kıpkırmızı olmuş bal yanak. Kim yaptı yavrum bunu, söyle ne yaptılar, kim yaptı?"
Siniri bariz belli olurken bir adım geri çekilip yüzüne baktım, elleri bana uzanacakken durmuştu.
"Sen yaptın, dün ara sokakta. Sakallarından olmuş olmalı."
Ben deli gibi kızarırken arabadan tezahürat ve ıslıklar patlıyordu. Yüzünde aptal bir sırıtış oluşurken etrafından dolanıp yoluma devam ettim. Arkamdan gelmesini beklemiyordum, söylediklerineyse istemsizce gülmüştüm.
"O zaman ben hep sinekkaydı mı dolaşıcam ilkokul bebesi gibi, he yavrum."
Ben gülünce o da gülüyordu, gözlerinin içi bile gülüyordu sanki. Benimle durağa kadar yürüyüp otobüse binmemi bile beklemişti hiç konuşmadan.
Okulda arkadaşlarım yüzümü sorduklarında dudaklarım yukarı kıvrılmıştı istemsizce, Cemre bunu fark edip tek kaşını kaldırınca 'sonra' anlamında işaret ettim.
Ulaş'ın yaptıklarını bir tek ona anlatmıştım, sinir oluyordu ama beni de hep alttan alttan uyarıyordu, belki ciddi ciddi seviyordur diye.
Ona göre normaldi böyle şeyler, bende çok yadırgamıyordum ama ailem biraz sertti bu konuda. Özellikle annem asla kabullenemezdi, babam ne derdi kestirmek çok güç.
Cemre ile yalnız kaldığımız an koluma girip anlatmamı bekledi, dünkü yaşadıklarımı tek tek anlatırken bana ben sana demiştim bakışıyla bakıyordu.
"Dene be kanka, belki gerçekten seviyordur." Söyledikleriyle susup kalmıştım.
"Canım benim, ikimiz de erkeğiz ya hani."
Göz devirip kolumu çimdikledi, acıyan kolumu tutarken kulağıma eğilip gülerek konuştu.
"Makarna da haşlanana kadar düzdür. Eee nasıl bir histi bir erkek tarafından öpülmek?" Düşünmesi bile yanaklarımı kızartmaya yetmişti, akşam beni bekliyor olacak mıydı acaba durakta?
"Değişik, senin öpmenden farklı hissettirdi." Tombul yanaklarımı sık sık öperdi Cemre, tabi ki rujunu sildikten sonra izin verirdim. Çok güzeldi ama makyaj bağımlısıydı resmen, makyajsız sadece üç kez görmüştüm onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEFER TASI
General FictionMahalledeki kilolu gence yanık olan kıro ağır abi Ulaş Kiloları yüzünden alay konusu olduğunu düşünüp depresyona giren Sefer